Kitap Tanıtımı |
Seyirciler büyük bir merakla izleyecekleri tiyatro gösterisini bekliyorlardı. Bu tiyatro oyunu için oldukça hevesliydiler çünkü anlamlı bir oyundu. Oyunun hikâyesini biliyorlardı. Her yer karanlıktı. Çok geçmeden sahne sarı, loş bir ışıkla aydınlandı. Sahnenin perde arkasından masallarda yer alan prenseslerden hallice güzel mi güzel bir kız çıktı. Kızın üzerinde lila rengi, etek kısmı hafif kabartmalı bir prenses elbisesi vardı. Koyu kestane saçları dalga halinde belinden birkaç santim aşağıya kadar iniyordu. Kafasında ise gümüş zincir el yapımı bir prenses tacı vardı. Rana bir süre bir şey anlatırken birden çevresinde eli kılıçlı kara şövalyeler belirdi. Rana korkuyla hızla etrafına bakındı. Oldukça çaresiz görünüyordu. Bir şövalye Rana’ya kılıcı saplayacağı esnada sahneye prens geldi ve kısa bir kapışma sonrası şövalyeyi indirdi. Bu esnada arkadan masal okur gibi Rana’nın hayatının belirli bölümlerini anlatan şirin bir kız sesi yankılanıyordu. Şövalyelerin hepsi yenildikten sonra sahnedeki iyi kalpli prens ve prensesler büyük bir mutlulukla birbirlerine baktılar ve çocuksu bir sevinçle “Başardık!” dediler. Birbirlerine sıkıca sarıldılar. Ardından Rana seyircilere döndü yüzündeki kocaman gülümsemesi eşliğinde. Seyircilerin çoğu bu oyun karşısında büyülenmiş, birbirine kavuşturdukları ellerini çenelerine koymuş bir şekilde dolan gözleri eşliğinde Rana’yı hayranlıkla izliyor ve dinliyorlardı. (Tanıtım Bülteninden) ) |