Kitap Tanıtımı |
Gözü yaşlı Yeşil Kardinal, önüne yığılı duran o sıcak kuma ellerini daldırarak gökyüzüne baktı.. Çocuklar gibi gürledi. Çocuktan öte şendi... Ve kendi kendine bir konuşma düzenledi. Sonrasında ekledi karanlığın o koyu kirliliğinde kaybolup giden sesiyle usulca ve korkakça "Bir kilise yapmalıyım bundan.. Hayır, yeni bir kiliseye gerek yok. Ruhban okulunu yeniden onarmalı ve Adaların en tepesine "yükselmeliyim.. Hem de İsa´nın yanına kadar" diye kendi kendine söylendi.. Sonra kocaman bir hayal kurdu.. Bu bir Amerikan rüyasıydı aslında. Kendini bildi bileli hani o Doğu´nun soğuk gecelerindeki masalları dinlediğinden beri hep bu rüyayı görür olmuştu. "Ama buna imkan yok" demişti her sabah uyandığında..
-Ne zaman gelecekti o emir?..
-Neden gecikmişti Vatikan?...
-Yoksa bir yanlışım mı oldu?" diyerek hayıflanmaya başlamıştı.
-"Bu kadar emek boşa mı gidecek yani.. Resmen bir Müslüman gibi yaşıyorum... İnsanları İslamiyet´e sıkı sıkıya bağlıyorum ve hiç durmadan ağlıyorum, ne yani bu ağlamalarım, bu sahte de olsa benim vücudumdaki tuz oranını hızla tüketen gözyaşlarım beyhude mi akacak yani"
-"Yok canım olur mu öyle şey" diye kendi kendini cevapladı, sonra "olmaz değil mi?" dedi ihanetle bir kurbağa batağına dönüşen yüreği.. İçinde inanılmaz viyaklamalar geliyordu son zamanlarda. Bir kurbağa korosu kümelenmişti kalbinin en derin ve serin ve sulu yerine. Kurbağalar durmadan çoğalıyordu içinde.. O simsiyah larvalar kuyruklarını sallaya sallaya Kardinalin içinde göbek atıyorlardı.. O nedenledir ki Kardinal uzun bir zamandır uyuyamıyordu.. Sonra başının üstünden develerin geçtiğini duymaya başlamıştı Doğu´daki son gecelerinde.. Kafasının içi kumdan bir sahraydı... Oysa Araplardan ve Arap çöllerinden nefret ediyordu. O Arap çölleri değil miydi ki kendi elleriyle duvara mıhladıkları ve şimdi de önünde diz çöktükleri İsa´yı ve hazırladıkları dört yüz sonra da indire indire küçülttükleri dört İncillerini hükümsüz kılacak son Peygamberi dünyaya müjde olarak göndermişti...
Tur dağındaki Musa´ya inat, Hira dağından nefret ediyorlardı bütün kardinaller..
-"O Hira Dağı´nı da bir gün yerle bir edeceğiz. Bakalım o zaman ne yapacaklar şu dinsiz Müslümanlar" diye bağırmaya başladı..
"-Ne o çıldırıyor muyum ben neler oluyor bana" diyerek kendini toparlamaya çalıştı Ferdinand Kardinal..
-"Galiba çıldırıyorum" dedi usulca...
-"Papa hazretleri buna daha ne kadar seyirci olacak.. Ben bu zulmü daha ne kadar yaşayacağım.. Muhammed´in dinine boşu boşuna mı hizmet ediyorum... İsa adına bir haber gönder Papa" diye inlemeye başlamıştı bizim Doğu´nun hoca efendisi... |