Yeniçerilerin Kahiresi;abdurrahman Kethüda Zamanında Bir Osmanlı Kentinin Yükselişi
ISBN 9789753636571
Yayınevi Yapı Kredi Yayınları
Yazarlar Alp Tümertekin (translator) | Andre Raymond (author)
Kitap Tanıtımı Osmanli medeniyet dairesine 16. yüzyilda giren Kahire merkezli Memluk kültürü, çok özel bir toplumsal iliskiler alani meydana getirmistir. Türk, Arap, Çerkes karisimi etnik yapisi, köklü aile geleneklerine dayali yönetim anlayisiyla bu toplumsal kültür alani, yeniçeriler, eyalet valileri, kahve tüccarlari ve Memluk emirleri arasindaki iktidar oyununun çarpici görüntüleriyle doludur. Andre Raymond, Yeniçerilerin Kahiresi'nde Osmanli-Misir iliskilerini toplumsal kültür boyutunu ön plana çikartarak inceliyor. Kahire'yi bastan asagi imar eden siradisi bir yeniçeriyi, Abdurrahman Kethüda'yi odak alan bu arastirma, siyasetten sehir estetigine, gündelik hayattan mimariye uzanan zengin bir kültür yelpazesinin bütün renklerini yansitmakta. Tadımlık SUNUS MISIRDA OSMANLI SATRANCI Ekrem Isin Osmanli Imparatorlugunun Irandan Magribe kadar güney sinirini kusatan Arap eyaletleriyle iliskisi, tarih boyunca Ortadogu ve Akdenizde oynanmis belki de en karmasik siyaset satrancinin çarpici bir örnegidir. Memlûk ve Osmanli devlet gelenekleri arasinda, yaklasik 400 yil devam eden bu son derece ince düsünülmüs zarif hamleler serisi, ilk bakista yeterince farkedilmeyen, ama mercek altina alindiginda detaylari göz kamastiran bir yönetim kurgusu tarafindan sekillendirilmistir. Bu kurgunun temel mantigini kavrayabilmek için, yalnizca siyasetin sürprizlerle dolu puslu labirentlerinde degil, sosyo-kültürel cografyanin büyük ölçekli haritalari üzerinde de dolasmak gerekir. Arap kültür sahasi, 16. yüzyila yayilan bir dizi siyasî dalgalanma sonucu, âdeta küçükten büyüge dogru genisleyen halkalar halinde Osmanlinin çekim alanina girmistir. Bu halkalardan belki de kapsam itibariyle en önemlisini, 1517de Istanbulun yörüngesine oturan Kahire merkezli klasik Memlûk kültürü temsil eder. Bünyesinde Fatimî ve Eyyubî geleneklerini barindiran bu kültürün Islâm semsiyesi altindaki Dogu Akdeniz havzasina vurdugu damga, sehir hayatindan mimariye, toplumsal törelerden aile baglariyla güçlendirilmis hanedan yönetimlerine kadar zengin bir mirasin yasanmis ifadesidir. Osmanlinin Misirda oynadigi siyaset satranci, iste bu alabildigine ufku genis, ama o ölçüde tekin olmayan karmasik hayat zemini üzerinde önce güvenli bir hareket sahasi açmak, ardindan da kendi kültürel dünyasini insa etmek suretiyle gerçeklesmistir. Osmanlinin Memlûk hakimiyetine karsi yaptigi ilk hamle, siyasî cografyanin 1250den beri Ortadoguda kemiklestigi sanilan koordinatlarini yeniden düzenlemeyi amaçlar. Bu yeni düzenlemeye göre önce Kahireye giden yol üzerindeki Halep ve Sam, kisa bir süre sonra da Nablus, Kudüs ve Gazze, baslica kilometre taslari olarak Istanbulun Arap yarimadasina dogru genisleyen nüfuz haritasinda yerlerini alirlar. Ikinci hamle, 1517de Kahirenin dogrudan Istanbula bagli bir eyalet merkezine dönüstürülmesiyle sonuçlanir. Sehsuvaroglu Ali Beyin Bâb Zuveylede idam ettirdigi son Memlûk hükümdari Tumanbayin cesedi ise, Istanbulun Kahire üzerindeki hakimiyetini âdeta onaylarcasina günlerce salinip durur. Süphesiz ki bu hakimiyet tescili trajiktir; ama geleneksel siyasetin hafizasi, 1472de gene ayni yerde Sultan Kayitbay tarafindan astirilan Sehsuvar Ali Beyin hatirasini unutmamistir. Ogul, babasinin intikamini böylece alir ve Osmanli-Misir iliskilerinin birinci perdesi, siyasî hesaplasmanin gelecek kusaklara birakacagi kanli mirasla açilir.