Kitap Tanıtımı |
Dünyayı kulağıyla algılayan, seslerle düşünen, en küçük tıkırtıdan derin anlamlar çıkartan, bu dnyadaki her tınıyı kaydetmeyi arzulayan tutkulu bir akustik uzmanı. Nazi döneminde yaşıyor - ve "işini" görüyor: akustik düzenlemeler yapıyor, ses kayıtları alıyor. Savaş ortamında, devlet hizmetinde. Çeşit çeşit ses kaydı yapma imkanını değerlendirirken bazen irkiliyor Nazi ruhundan, ama tutkusu da baki. Eninde sonunda kendi başına, kendi içine kapanık bir adam o... Bir Nazi büyüğünün altı çocuğu... Babalarının hayatındaki ihtişama, sonra savaşla birlikte ilerleyen sefalete, nihayet kabus gibi bir sığınak yaşantısına, o yaşantı içinde Babalarına, hasta ve tedirgin Annelerine ve her şeye çocuk gözüyle bakıyorlar. "Neden ama!?" gözüyle... Ve sesçiyle altı çocuğun hayatları kesişiyor. İçinde yeraldıkları dünyaya, "büyük" olaylara, felaketlere yabancılıkları ve bütün bunlar karşısındaki "ufacıklıkları" kesişiyor. Bir dostluk, bir güven kuruluyor -hatta altı çocuğun en büyüğü ablayla adam arasında neredeyse aşki bir şeyler... Birçok Avrupa diline çevrilen "Yarasalar"ı, Nazi dünyası üstüne soykırım üstüne, 2. Dünya Savaşı kabusu üstüne, insanları boğan medya teknolojisinin ayak sesleri üstüne veya Almanya´nın yakın tarihiyle hesaplaşması üstüne bir roman olarak tanımlayan eleştirmenler oldu. Hemen hepsinin birleştiği nokta ise, neden bahsederse bahsetsin, mükemmel bir anlatı olduğu...
(Arka Kapak) |