Kitap Tanıtımı |
Kırmızı iplik, beyaz masanın üzerinden yuvarlanarak düştü, yerde yuvarlanmaya devam etti; yuvarlandıkça iplik açıldı, uzadı, durmadı. Döndü, döndü, döndü. Genç kadının ayak ucuna çarparak durdu, genç kadının mavi gözleri kırmızı ipliğin ucuna takıldı; aynı anda, kırmızı ipliğin metrelerce uzağındaki ucunu izleyen mavi gözler ise bir adama aitti. Romanın sayfası yeniden açıldı. Kalbimin atışları, ritmini koruyup hayatta kalabilmek için mücadele ediyordu. Karanlık her yerimi sarmıştı. Karanlık beni kucaklamış, ışığın girebileceği tüm delikleri acının kabuklarıyla tıkamıştı. İçime doldurduğum nefes değildi, yabancı sesten akan kelimeleri doldurup saplamıştım ciğerime. Parçalamıştı. Parçalanmıştım. Boynumdaki ateş kolyesi birden koparak gerdanımdan düşüp intihar etti. Akıtamadığı gözyaşları, yangının dibinde titreyen kıvılcımın üzerine tıpkı bir benzin gibi yavaşça damlıyor, ateşi körüklüyordu. Yağmur ne kadar hızlanırsa hızlansın, tutuşan orman çoktan alev almış, kaçınılmaz yangın tam şu anda başlamıştı. Orman cayır cayır yanıyordu. Yangında yanıp tanınmaz hale gelen kalpler kömür değil, kordur. Hadi durma, avuçla yanan kalbimi. Avuçlayabilecek misin? O avuçlamaya çalıştığın yalnızca bir kor parçası değil, bir kalbin yanık cesedidir. Dudaklarım yukarı yavaşça kıvrılırken, gözlerim korun külleşen yanık cesedine kaydı. Kül oluyorduk… Bırak bir kıvılcım çaksın kaderinin üstünde. Ateş yansın kalbinin içinde. Yangın büyüsün anılarınla harlanarak. Kor dökülsün avuçlarına. Kül ol ve durma, uç gökyüzüne. (Tanıtım Bülteninden) ) |