Kitap Tanıtımı |
İbnus-Serrâc 14. yüzyılın ortalarına doğru vefat ettiğinde arkasında Teşvîkul-Ervâh vel-Kulûb ilâ Zikri Allâmil-Guyûb ismini verdiği oldukça önemli bir eser bıraktı. Eserin önemi 13. yüzyılda Şam ve Anadolu dolaylarında yaşamış sufiler hakkında verdiği bilgilerden kaynaklanmaktaydı. İbnus-Serrâc hayatını Şam-Anadolu hattında mekik dokuyarak geçirmiş ve bu süreçte bölgede yaşayan tasavvuf mensupları hakkında önemli bilgiler derlemişti. Esas olarak medrese mensubu bir kadı olan İbnus-Serrâcın zamanının sufilerine ilgisi tasavvufi meşrebinden kaynaklanmaktaydı. O da bir sufi idi ve yoluna aşkla bağlıydı. Yaşadığı zaman diliminde fukaha kesimi, tasavvuf mensuplarının bazı uygulamalarını şiddetle eleştiriyor ve onları din dışı olmakla itham ediyordu. Özellikle Kalenderi, Haydari ve Rıfai dervişleri bu eleştirilerden en büyük payı alıyorlardı. Bu sufilerin, alışılmadık bazı uygulamaları sebebiyle, veli olmadıkları dile getiriliyordu. İbnus-Serrâc eserini bu tarz eleştirilere karşı tasavvufu savunmak amacı ile kaleme aldı. O, tasavvufu savunurken mensupları hakkında çok değerli bilgiler veriyor ve suçlamalarda bulunan fukahanın ne kadar insafsız olduğunu gözler önüne sermeye çalışıyordu. Bunu yaparken o dönemde tasavvuf mensupları ile fukaha arasında süregiden mücadelenin nasıl seyrettiğine dair dikkate değer savlar da öne sürüyordu. Elinizdeki kitap İbnus-Serrâcın muvelleh olarak isimlendirdiği ve en çok eleştiri yöneltilen sufileri, onun eseri çerçevesinde incelemeyi amaçlamaktadır. Bu sufiler fukaha tarafından delilikle itham edilmiştir. İbnus-Serrâc ise onların deliliklerinin ilahi boyutuna dikkat çekerek veli olduklarını ispatlamaya çalışmıştır. Aynı kişilere farklı zaviyelerden bakmak itham ve övgülerin kaynağı durumundadır. Eyüp Öztürk, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde lisans eğitimi aldı. Aynı Üniversitede yüksek lisans ve doktorasını tamamladı. Halen Karadeniz Teknik Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde ders veriyor ve İslam Tarihi alanında çalışmalarını sürdürüyor. |