Kitap Tanıtımı |
Yunan edebiyatının başyapıtlarından biri sayılan Veba, karanlık bir anti-ütopya, günümüz insanın içinde yaşadığı toplumsal koşullara değen ve insanın canını yakan bir roman...
Sinekler, pek çok sinek, insanlar, pek çok insan... Yığınla, olabildiğince daha çok sinek yakalamaya çalışan insanlar. Rüzgarın durmaksızın estiği ve keskin kayalıklar üzerinde uğultusunun eksik olmadığı bu çorak adanın zalim yöneticileri onlara bu görevi verdiler. Yaşamları, taşıdıkları kayalar, yakaladıkları sinekler ve temizledikleri pislikle ölçülen insanlar. Bir suçlular kolonisinin Yunan versiyonu. Mekanın adı yok. Aynı şekilde insanların da adı yok. Ada sakinleri sahip oldukları fiziksel özelliklerine ve görevlerine göre adlandırılıyorlar: denetçi, ustabaşı, yılgın, sarı külah, tahripçi, konuşma yazan, avcı...
Bu adanın neresi olduğu aslında herkesçe malum. Adayı çevreleyen deniz, ortamı yumuşatacağına, tersine onu geren ve tecrit eden bir görünüm kazanıyor. Bu zor dönemde doğmuş olan insanlar orada bulunmalarının ve işkence görmelerinin nedeni olan düşüncelerinin daha azını ele vermek için ne yapacaklar? Bu konu Frangias'taki temel sorunlardan birini oluşturmaktadır. Gerçek şu ki, o şaşırtıcı insanlar hayatta kalmayı başardılar! İşte bu yazıt gibi cümleyle bitiyor roman... |