Kitap Tanıtımı |
Cenk yalnizdi, kizgindi, üzgündü. Birçok duyguyu bir arada yasamaktaydi. Yalnizligina arkadas olan kaldirim taslariyla dertleserek yürüyordu. Belediye, tozmasin diye mi sulamisti yoksa Cenk ile birlikte mi agliyorlardi? Masmavi berrak gökyüzü, yagmur bulutlarina birakmisti Ankara semalarini. Melike gitmisti, hiç beklenmedik bir sekilde bitmisti her sey. Peki unutabilecek miydi Cenk? Araya uzun yollar ve anlamsiz ihtiraslar girmisti simdi, gereksiz bir hirs ve rahat yasama özlemi. Böyle bitmemesi gerekiyordu bu askin, son perde böyle oynanmamaliydi. Cenk, hüzün ile beraber bu ansizin bitisin saskinligini da yasamaktaydi. Basindaki agrilar giderek artiyordu. Kaslarini çatarak aglamasina engel olmaya çalisiyor fakat olmuyor, yine de agliyordu. Yillardir, tatli bir duygu ile yanan sevda atesinin bir anda küllenip bitmesine, bir çirpida unutmasina imkân yoktu. Cani yanacakti, gözlerindeki yaslarin tamamiyla kurumasi ve bu sevdayi unutmasi zaman alacakti. Kim bilir, belki de ne gözündeki yaslar kuruyacakti ne de içindeki ates sönecekti. |