Kitap Tanıtımı |
Uygarlik bir isildaklar dizisidir, geçmisten gelecege dogru dizilmis, birbirini izleyen siradaglar gibi. Bu dizide yer alanlarin sayisi çogaldikça dizinin aydinlatici gücü, yaratici özü pekisir, düsünen baslar aydinlanir, toplumlar birbirini besler. Çagdas uygarlik baslangiçtan beri böyle bir dizinin birbiri ardinca yükselen doruklariyla etkinlik kazanmis, bugünkü basari asamasina ulasmistir. Böyle bir isildaklar dizisinde yer alamayan toplumlarin ne denli çöküse sürüklendigini, baskalarina el açarak ayakta durmaya çalistikarini üzüntüyle görüyoruz.
Yalnizca katilasmis inançlardan isik bekleyen, yardim uman, eskiye siginan toplumlarin gelecegi ne acidir. Inancin en kötüsü tüm insan yaratmalarini, basarilarini belli bir yönetimin baskisi altina alan, toplumu tek dogrultuda yürümeye alistiran saplantilar birikimidir. En kutsa inanç bile bireyin yüreginden disa tastiginda çekilmez olur, yozlasir, tüm degerini yitirir. Bu yitiris, sonra döner, suçu baskalarina yükleme çabalarina siginir, buna alçagin alçagin alçalttigini sömürüsü diyoruz.
Yeniyi eskinin yönlendirmeye çalistigi bir toplumda insan körün elindeki degnek bile degildir. Tarih, bize, dinci toplumlarin karanlikta uçusan yarasalardan baska bir özellik tasimadigini, yadsinmasi olanaksiz kanitlarla, göstermisir. Ilerleme, gelisme, çagini asip gelecege kalma bir isildaklar yarisidir, ne mutlu o yarisa katilan üstün yetenekli aydinlara. |