Kitap Tanıtımı |
Enver Paşa, Allahüekber dağlarında doksan bin kişiyi kırdırdı. Bir o kadar da sakatlandı, ölümcül oldu, yarı can kaldı. Sağ kalanlar, canını kurtaranlar da, kaçtı diye kurşuna dizildi, asıldı...
Benim üç dal oğlum da o borada, o uluyan tipide dondu. Öyle dediler, öyle söylediler. Öyle duyduk...
Dizlerine vura vura, sallana sallana ağlardı. Sesini yitirmişti ninem. O sese ağlama sesi denilmezdi.
Ne doksan bini?.. Açlığın, soğuğun, sayrılığın kemirdiği koca bir kolordu... Geriye kalanları da say ki ölmüş... Kolu bacağı kesilenler. Bir deri bir kemik kalanlar. Ölüden beter olanlar...
Hiçbir ülkenin, hiçbir bölgenin toprağına o kadar can, o kadar kan düşmemiştir. Hiçbir ülkenin, hiçbir bölgenin...
Gençlerimiz savaşta, biz savaş gerisinde öldük. Açlıktan, salgından, sayrılıktan, saldırılardan...
Benim yavru canlarım o soğuktan ölmedi. Kim ne derse desin inanmam. Ben onları karlı buzlu günlerde doğurmuştum. Kara kışlarda büyütmüştüm. Acılarla, güçlüklerle eğitmiştim... |