Kitap Tanıtımı |
Ülkemizde uygulanagelen kentleşme ve konut politikalarının bölgesel dengesizlikleri derinleştirici niteliği, başkent Ankara da dahil büyük kentlerimize yoğun bir göç sürecini tetiklemiştir. 1950li yıllardan günümüze kadar artarak devam eden kırdan kente göçün yarattığı hızlı çarpık kentleşme ve konut baskısı karşısında merkezi ve yerel yönetimlerin yetersiz kalması neticesinde konut sorununun çözümü, kurumsallaşmamış bir piyasanın dinamiklerine bırakılmış ve gecekondulaşma yoluyla yasa dışı konut edinme biçimi yaygınlaşmıştır.
Son dönemlerde Ankarada yıpranan kent dokusunun ve kentin varoşlarında oluşmuş yoksul mahallelerin iyileştirilmesi gerekçe gösterilerek hayata geçirilen kentsel dönüşüm proje ve uygulamalarının başlıca iki amacı bulunmaktadır. Birinci amaç, bu alanlardaki arazi ve yapıları el değiştirterek yenilemek iken; diğer amaç ise, elde edilecek rantı bu mahallelerde daha önce yaşayan yoksul kesimler lehine değil de, siyasi iktidar yandaşları lehine transfer etmektir. Uygulamalar, bu alanların eski sakinlerinin kentin yeni periferilerine sürüldüğünü göstermektedir. Bu süreçte ortaya çıkan rant ise, yapım işlerini üstlenen büyük ölçekli inşaat sermayesine aktarılmaktadır. Nitekim, kentsel dönüşüm uygulamalarını müteahhit mantığı çerçevesinde kaynak yaratma projeleri olarak görmek, yerel yönetimlerin temsil ettikleri kamu gücünü, kent halkına karşı kullanmalarına ortam hazırlamaktadır. Bu çerçevede kentsel dönüşümden daha ziyade -kentsel tasfiye- projelerine dönüşen güncel uygulamalar, uluslararası finans çevreleri ile iç içe geçmiş büyük ölçekli inşaat şirketlerinin kentsel ranta el koyması projelerine dönüşmüş gibi görünmektedir. |