Kitap Tanıtımı |
Bir ara Ulubatlı Hasanın gözleri surlara takıldı.
- Surlar... Surlara bayrağı dikmeliyim! İşte o zaman Bizanslıların morali bozulur, zafer bize nasip olur.
Top sesleri, kılıç kalkan şakırtıları, ölenlerin canhıraş feryatları arasında Ulubatlı Hasanın gür sesi duyuldu...
- Bayrak! Bayrak! Ççabuk bana bir bayrak getirin!
Elden ele ulaştırılan bayrak Hasana verildi. Kalkanını bırakmıştı Hasan... Bir elinde sıkı sıkıya tuttuğu bayrak, diğer elinde Bizanslıları büyük bir yılgınlığa düşüren kılıcıyla üstü başı kan içinde surlara doğru atıldı. Daha sonra kılıcını da bırakıp iki eliyle tuttuğu bayrağı olabildiğince yukarı kaldırdı. Vücudu kurulu bir yay gibi gerilmişti... Bütün gücüyle bayrağın gönderini surlara sapladı. Ortalığı müthiş bir uğultu kaplamıştı. Surların dibine dayanmış Osmanlı ordusundan tekbir sesleri yükseliyordu:
- Ya Allah... Bismillah... Allahü ekber!
Üzerine atılan ağır bir taşın ağırlığı ile Ulubatlı Hasan, arkası üstü yere yuvarlandı. Neredeyse bayılacaktı. Hemen toparlandı. Ve dalgalanan bayrağa bakarak tekrar doğruldu. Doğrulur doğrulmaz otuz-kırk düşman oku birden göğsüne saplandı...
Sendeledi, yere düşmemek için bayrağın gönderine sarıldı. Gittikçe gücü tükeniyordu. Sonra elleri gevşedi, dalgalanan bayrağa bakarak yere yığıldı. Ve orada, bayrağın dibinde şehit oldu...
***
İstanbulun fethinin en heyecanlı sahnesinin anlatıldığı bu çizgi romanda Peygamber müjdesine nail olmuş komutan ve askerlerin mücadelesine yer veriliyor. Ve Fatihin, "Eğer Fatih olmak nasip olmasaydı Ulubatlı Hasan olmak isterdim!" ifadesinin ne anlama geldiği anlatılıyor. |