Kitap Tanıtımı |
Yıllar sonra, gökyüzünde yine martılar vardı. Onlara bakıp gülümsedim. Nereye gidiyordum?
"Kalemi İstanbul olanın, dümeni dalga olur,´ dedi martılar. Kimse duymadı.
Kalemim İstanbul´du, dümenim dalga.
Küreklere asılıyordum. Ben dumandım, Natya duman altı. Kaptan Kriekosk´un dişi yavrusu. Oya gibi kızdı. Sahilde votka, sandalda deniz kokacak kadar edep erkân sahibi. "Çook eski bir ayın on dördünde, on dördümdeydim," dedim ona; "her yan nasıl da kapkara denizdi." "Aslında," demişti babam, "denizin dibi de görünürdü Galata Hamamı´nın kurnalarının dibi gibi, eğer gökyüzü bu denli koyu olmasaydı." Benden de küçüktü babam, çocuktu. Acayip hayal kurardı.
İskelede ayılırdı. Ne Santa Maria, ne İtalya! Kaptan Kriekosk... O zaten yoktu.
U/aklara bile uzaktı ya babam... Tanrısal sandığın çoğu şey sanrısaldır, demişti. Aşk gibi, hayat gibi... |