Kitap Tanıtımı |
Toplumlar ülkelerini, dillerini, dinlerini durup dururken değiştirmezler. Eğer değiştirmişlerse bunun çok önemli nedenleri olmalıdır.
Bu nedenler bilinmek isteniyorsa geçmişteki olayların araştırılması, yeniden sorgulanarak değerlendirilmesi gerekir.
Tarihe baktığımızda görürüz ki bin yıl önceleri, Anadolu bir Bizans ülkesiydi. Türkler Orta Asya´da, Çerkesler Kafkasya´da yaşıyorlardı. Ne Hıristiyandılar, ne de Müslüman. Ama dinsiz de değildiler. Kendilerine özgü gelenekleri, dilleri, dinleri ve Tanrı anlayışları vardı. Sonradan nasıl Müslüman oldular, anayurtlarını bırakıp Anadolu´ya neden geldiler, nasıl aynı ülkeyi, dini ve kaderi paylaşan bir toplumun parçaları oldular?
Din ve yurt değişikliğinde gönüllü ve zorlayıcı nedenlerin payları ne kadardır?
Kendi iradeleriyle biraraya gelmiş olmadıkları halde, yan yana, ya da iç içe bir arada yaşama durumunda olan insanların, sahip oldukları değişik değer yargılarıyla birlikte, uzlaşma içinde bir arada yaşamaları nasıl sağlanabilir?
Çoğunluk ve azınlık psikolojilerinin yarattığı olumsuzluklar, nasıl olumluya çevrilebilir?
Herkesin, devletçe belirlenen yapay kimlikle değil de, kendini nasıl tanımlıyorsa öyle yaşayabileceği sosyal düzen nasıl oluşturulabilir?
Günümüzden geçmişe, geçmişten günümüze göz atmak, acaba bazı sorunların çözümüne yardımcı olabilir mi?
Çalışma, bu vb. soruların yanıtlarına mütevazı bir katkıda bulunuyor.
(Arka Kapak) |