Kitap Tanıtımı |
SET İÇİNDEKİ KİTAPLAR İlk Türkler – Ahmet Taşağıl Yenisey’den Seyhun’a Türkler – Hayrettin İhsan Erkoç Theophanes Confessor'ün Kroniğinde Türkler (284-813) – Hatice Aydın Tonyukuk – Erhan Aydın Hazar Kağanlığı – Altay Tayfun Özcan İLK TÜRKLER - AHMET TAŞAĞIL Bozkırdan Dünyaya Yayılanlar TÜRKLERİN KÖKENİ VE TARİHİ SERÜVENİ… Tarih boyunca birçok kıtaya yayılan Türkler çok çeşitli felaketlere maruz kalmalarına rağmen dağılmamışlar, tarih sahnesinden kaybolmamışlardır. Birçok farklı sebepten dolayı bölünerek başka coğrafyalara göç ettikleri de görülmüştür. Tüm bu dağınıklığa rağmen kültürlerini kaybetmemişler, medeniyetlerini sürdürmeyi bilmişlerdir. Tarihin en eski devirlerinden 21. yüzyıla kadar varlığını sürdüren Türk kökenli toplulukları anlamanın birinci yolu Türk boylarını geçmişten günümüze incelemektir. İkinci yol ise, Avrasya tarihinin derinliklerine inip varlığından haberdar olunan tüm Türk boylarını takip etmektir. Güney Sibirya’nın Altay Dağları’nda gördüğümüz bir boya daha sonra Tanrı Dağları’nda veya Anadolu’da rastlayabiliriz. Avrupa’nın ortasındaki Macaristan ovalarında yaşayan Türk kökenli bir boyun kökenini Moğolistan’da ya da bir bölümünü Hindistan veya Mısır’da bulabiliriz. Bunlar, Türklerin coğrafyayla ve zamanla sınırlanmayan tarihine dair en önemli örneklerdir. Ahmet Taşağıl, Orta Asya bozkırının derinliklerinden tarih sahnesine çıkan ilk ana boy grubundan başlayarak Oğuzlara kadar uzanan, Türk gövdesini meydana getiren boyları incelediği bu önemli çalışmasında; Türgiş, Oğuz, Kıpçak ve Karluk gibi büyük boyları ve her birinin ortaya çıkışını, tarihlerini ve siyasi-sosyal durumlarını değerlendiriyor. Bunun yanı sıra kitapta Sibirya’nın geniş alanlarında yaşamış ve sayısal olarak az olan boyları da ele alarak, Doğu ve Batı Oğuzlarının ortaya çıkışlarını anlatıyor, 10. yüzyıldan itibaren Macaristan ile Altay Dağları arasında dağılmış olarak yaşayan Kıpçaklara da özel bir yer ayırıyor. “İLK TÜRKLER: Bozkırdan Dünyaya Yayılanlar”, geçmişten günümüze Türk tarihinin izini süren en güncel çalışmalardan biri… YENİSEY’DEN SEYHUN’A TÜRKLER - HAYRETTİN İHSAN ERKOÇ Kırgızlar, Türgişler, Karluklar ve Oğuzlar ORTA ASYA’NIN DERİNLERİNDEN TÜRKLERİN KÖKENİNE YOLCULUK… İslam-öncesi Türk Tarihi denildiğinde ilk akla gelenler genellikle Hunlar, Göktürkler ve Uygurlardır. Ancak bu dönemde önemli roller oynamış ve Türk tarihine damga vurmuş başka topluluklar da vardır. Büyük devletler kurmadıkları için yeterince ilgi görmeyen bu topluluklar arasında Kırgızlar, Türgişler, Karluklar ve Oğuzlar bulunmaktadır. MÖ 3. yüzyılda Yenisey kıyılarında ortaya çıkan ve bilinen en eski Türk topluluklarından birisi olan Kırgızlar, aynı zamanda adlarını en uzun süre koruyan Türk halkı olmuşlardır. Tarihleri boyunca Hunlar, Göktürkler, Uygurlar ile Moğollara bağlanmışlar, bu devletlere karşı sıklıkla ayaklanmışlar ve 840’ta Uygur Kağanlığı’nı yıkarak Türk tarihinin akışını değiştirmişlerdir. Türgişler ise, 7. yüzyılda Batı Göktürk Kağanlığı’nın topraklarında yaşayan On Okların bir boyu olarak ortaya çıkmışlardır. 766’da yıkılana kadar Göktürklerle mücadele etmişler, Türkistan’daki Arap ve Çin ilerleyişlerini de durdurmuşlardır. 7. yüzyılın ilk yarısında Altayların batısında Göktürklerle akraba bir halk olarak ortaya çıkan Karluklar, Göktürklere ve Uygurlara bağlanmışlarsa da fırsat buldukça ayaklanmışlardır. Tarihte oynadıkları en önemli rollerden birisi, 751 yılındaki Talas Savaşı’nda Abbasîleri destekleyerek Çinlilerin Türkistan’daki yayılmalarını sona erdirmiş olmalarıdır. Karluklar, Müslüman olan ilk Türk topluluklarından birisidir. Oğuzlar, 8.-11. yüzyıllar arasında bir Yabguluk olarak Seyhun’un kuzeyinde yaşamış bir Türk halkıdır. Bugünkü Türkiye, Azerbaycan ile Türkmenistan gibi ülkelerde yaşayan Türklerin çoğunun ataları olan Oğuzlar, kalabalık boylardan oluşmuşlar ve komşularıyla yoğun çatışmalar yaşamışlardır. Bir bölümü Avrupa’ya göç ederken çoğu Müslüman olarak Selçukluların ve sonrasında Osmanlılar, Akkoyunlular, Karakoyunlular ve Safevîler gibi devletlerin kuruluşunu sağlamıştır. Doç. Dr. Hayrettin İhsan Erkoç, Yenisey’den Seyhun’a Türkler adlı bu kitabıyla Kırgızlar, Türgişler, Karluklar ve Oğuzların dünyasına Eski Türk yazıtları, Çin kaynakları ve İslamî kaynaklarla ışık tutuyor. THEOPHANES CONFESSOR’ÜN KRONİĞİNDE TÜRKLER (284-813) - HATİCE AYDIN Avrupa Hunları, Ak Hunlar, Sabirler, Avarlar, Bulgarlar, Hazarlar BİR BİZANS KRONİĞİNDE DOĞU AVRUPA TÜRKLERİ… Bin yılı aşkın tarihi ile dünyanın en uzun süre hüküm süren devleti unvanına sahip Bizans İmparatorluğu, tarih yazma geleneği ile de dikkat çekmektedir. Neredeyse hiç boşluk bırakmadan art arda kaleme alınan Bizans kronikleri sadece Roma ve Avrupa tarihine değil ay nı zamanda dünyanın birçok devlet ve kavminin tarihine de ışık tutmaktadır. İşte bu kroniklerden biri de Bizans kronikleri içerisinde hacim ve önem itibariyle ilk sırada yer alan, aynı zamanda Bizans tarihçiliğini zirveye taşıyan Theophanes’in kroniğidir. Theophanes’in hem dünyevî hem de dinî tarih bilgilerini bir araya getirmek suretiyle 810-814 yılları arasında kaleme aldığı kroniği, M.S. 284-813 yılları arasındaki süreci kapsamakta ve bir Dünya Tarihi niteliği taşımaktadır. Kroniğin en çarpıcı özelliği; sadece Bizans imparatorluk yıllıklarını değil, aynı zamanda Hıristiyan Doğu’ya ait kaynakları da ihtivâ etmesi, yine bu kaynakların büyük bir kısmının zaman içerisinde yok olması ve barındırdıkları bilginin bu kronik yoluyla günümüze ulaşmış olması gerçeğidir. Sadece Roma, Bizans, Türk, Arap ve İran tarihi için değil, aynı zamanda İslâm ve Hıristiyanlık tarihi için de hazine değerine sahip bir kaynak olarak Theophanes’in kroniği Avrupa Hunları, Sabirler, Avarlar, Bulgarlar ve Hazarlar gibi Doğu Avrupa Türkleri’nin yanı sıra Türkistan sahasında hüküm sürmüş Ak Hunlar hakkında da yoğun bilgi sunmakta, bu da kroniği Türk Tarihi açısından da eşsiz kılmaktadır. Hatice Aydın’ın hazırlayıp çevirdiği ve notlandırdığı “Theophanes Confessor’ün Kroniğinde Türkler: 284-813”, Doğu Avrupa Türk Tarihi’ne dâir bir başvuru eseri, Türk Tarihi tutkunlarına ve Türk ilim âlemine bir armağan… TONYUKUK - ERHAN AYDIN Türklerin Bilge Atası BİLGE TONYUKUK VE YAZITI… Gerçeğe en yakın bilgilerle Tonyukuk kimdi? Unvanları ve görevleri nelerdi? Yazıtında neler anlatmaktaydı? Tarih boyunca Tonyukuk ve yazıtı ile ilgili hangi çalışmalar yapıldı? Türk adının ilk kez geçtiği Türk runik harfli metinler içerisinde, üzerinde en çok konuşulmuş olanı kuşkusuz Tonyukuk yazıtıdır. Bizzat Tonyukuk’un zihninden ve dilinden çıkan bu yazıt, hem tarihî olaylara teferruatıyla yer vermesi hem de Türk diline ve kültürüne yaptığı katkılar neticesinde oldukça önemli bir konumdadır. Tonyukuk yazıtı ilk bulunduğu günden bugüne kadar genellikle dil araştırmacıları tarafından incelendi. Özellikle tarih araştırmacıları, Çin kaynaklarında verilen bilgilerden hareket ederek Tonyukuk’un kim olduğu konusunda yoğunlaştılar. İşte ilk kez bu kitapla, hem Çin kaynaklarındaki olaylar hem de yazıttaki olaylar karşılaştırılmış oluyor. Yazıttaki her cümle ve sözcükte yer alan şifreler çözülerek hem Tonyukuk’un kimliği hem de yazıtının değeri ortaya konuyor. Çin kaynaklarıyla eski Türk yazıtlarında açıkça ifade edilmemiş olsa da yazıtta yer alan iğneleyici ve buruk ifadelerle Tonyukuk’un Bilge Kağan’la yaşadığı sorunlar gözler önüne seriliyor. Tonyukuk tarihten günümüze, büyük işler başaran Türk büyükleri arasında şüphesiz ki en üst sıralardadır. Diğer yandan tarihî Türkçenin söz varlığına yaptığı katkılarıyla, Türk kültürüyle ilgili sağladığı verilerle ve belki de en önemlisi Köktürk tarihi için paha biçilemez bilgiler vermesiyle, Tonyukuk yazıtı ölümsüz konumdadır. “Taşa Kazınan Tarih”, “Sibirya’da Türk İzleri” kitaplarıyla Orta Asya Türk tarihini ana kaynaklarıyla günümüze taşıyan Erhan Aydın bu kez Tonyukuk’u ve yazıtını yeniden gündeme taşıyor. HAZAR KAĞANLIĞI - ALTAY TAYFUN ÖZCAN Ve Etrafındaki Dünya KARADENİZ’İN KUZEYİNDEN DOĞAN TÜRK GÜNEŞİ: HAZAR KAĞANLIĞI… 630’da Göktürk Kağanlığı 80 yıllık kısa ama görkemli bir idareden sonra tarih sahnesinden çekilirken İtil ırmağı yeni bir devletin kuruluşuna şahit oluyordu… Göktürk hanedanından bir kişi tarafından kurulan bu yeni devlet aslında Göktürk Kağanlığı’nın egemen olduğu toprakların bir parçasında yeniden dirilişini temsil eder. Göktürk idaresi altında geçirdikleri yıllarda sadakatlerini defalarca ispat etmiş olan, kendileri de Türk halklarından birisi olan Hazarlara dayanmasından ötürü Hazar Kağanlığı adı ile anılan bu devletin tarihi, 630 dolaylarındaki kuruluşundan 965’teki yıkılışına kadar bölge gücünden bir dünya gücüne dönüşümünün tarihidir. Altay Tayfun Özcan, değişik yönleri ile Türk tarihinin en merak uyandıran devletlerinden birisi olan Hazar Kağanlığının tarihine bu eser ile dış siyaseti penceresinden yaklaşıyor. Hazar Kağanlığı’nın Emevi ve Abbasi Halifelikleri ile düşmanlıktan sıkı ticari ilişkilere dönüşen münasebetlerini, Bizans İmparatorluğu ile müttefiklik gibi bir görünüm arz eden temaslarından karşılıklı güvensizliğe dönüşen ilişkilerini, Rusların bir tüccar sınıfı olarak sokuldukları Hazar topraklarında Kağanlık için nasıl büyük bir tehlikeye dönüştüklerini tüm detaylarıyla anlatıyor. Aynı zamanda Hazar Kağanlığı’nın Macar ve Oğuzlarla kimi zaman dostlukla kimi zaman düşmanlıkla geçen ilişkilerini, Peçeneklerle mücadeleleri ve İtil Bulgarlarının bağımsızlıklarını kazanmak için Hazarlarla nasıl bir soğuk savaşa giriştikleri de yine bu eserde yer buluyor. “Hazar Kağanlığı ve Etrafındaki Dünya”, tüm okurları bilinmeyen yönleri ve tarihimizdeki kritik yerleriyle Hazarların dünyasına davet ediyor. (Tanıtım Bülteninden) ) |