Kitap Tanıtımı |
Amerika'ya ilk gelirken anneanneme, "Bak" demiştim, "On bir saat nedir ki? İstanbul İzmir mesafesi." "Sus" demişti kızgınlıkla üzgünlük arası bir sesle. "İstanbul İzmir arasını yerden gidiyorsun. Amerika'ya havadan gideceksin. Karadan yolu olmayan yere gidilmez."
Karadan yolu olmayan yerleri 'vatan' diye bağrımıza bastık mı? Bu soruya benim çocuklarım "evet" derler mi bilemem, ama ben "evet" diyemeyeceğim. Evet diyebilmiş olsaydım, "Türkiye Amerika Arası Dokuz Saat diye kitap yazmazdım.
Amerika'daki insanlarımızı iki gruba ayırıyorum. Türk Amerikalılar (ya da Amerikalı Türkler) ve gurbetçiler. Bu ülkedeki hayat tecrübem yirmi yıla merdiven dayamışken verdiğim karar bu. Nedir aralarındaki fark? Vatandaş olup olmamak meselesi mi? Hayır! Daha Amerikan vatandaşı olmadan bile Türk Amerikalı olanlar var. Peki zamanla mı ilgili? Evet, ilk yıllar herkes gurbetçidir ama yıllar geçtikçe de herkes Türk Amerikalı olmaz.
Zaman karışık ve güzel bir rüyadır. Günlere, haftalara, aylara, yıllara, asırlara dilimlediğimiz, sonra da takvim yapraklarına yapıştırdığımız zaman... On dokuz yıldır Amerika'dayım. Belki de on dokuz saniyedir. Belki o kadar da değil! Gerçek zamanın yüzde kaçını yaşadım acaba? Bilmem... Bildiğim şu ki, on dokuz sene önce Atlantik'in doğu kıyısında tutturduğum türkü hâlâ bitmedi.
(Arka Kapak´tan) |