Kitap Tanıtımı |
NARMANLI AŞIK SÜMMANİ
SEYYİD NESİMİ
İSMAİL HAKKI BURSEVİ
DADALOĞLU
Narmanlı Aşık Sümmani
Orta Asya'daki Ozanlık geleneğinin Anadolu'daki Aşıklık geleneğine dönüşmesinde en etkili şehirlerden biri olan Erzurum, kültür sahasında pek çok âşığı yetiştirmiştir. Bu aşıklardan birisi de Aşıklık geleneğinin Anadolu coğrafyasında yavaş yavaş irtifa kaybettiği bir dönemde dünyaya gelmiş ve şiirlerindeki farklı üslupla geleneğe yeni bir renk ve heyecan getirmiş Narmanlı -Aşık Sümmani'dir.
Sümmani şiirlerini kendine has bir üslup ve hava ile yorumlayarak Türk Aşıklık geleneğine ve musikisine 'Sümmani Ağzı' olarak bilinen yeni bir makamı da kazandırmıştır. İlhamını gerçek hayattan ve hayal dünyasından alan Aşık Sümmani, bu sentezi şiirlerine yansıtmayı çok iyi başarmıştır. O, gözlemlediklerini ve görünenin arkasına gizlenenleri kendi üslubu ile anlatarak şiirini özgün kılmış ve ölmez eserler bırakmış bir Anadolu aşığıdır.
Seyyid Nesimi
Nesimî, klasik edebiyatın en güçlü şairlerinden birisi olarak çağları aşan mesajıyla bütün insanlığı kucaklayan bir mütefekkirdir. O, şiirde ortaya koyduğu benzersiz üslubuyla yaşadığı dönemden günümüze değin birçok şairi etkisi altına almış sufi bir şairdir. Sözün tesirinden aldığı güçle fikirlerini şiir diliyle ifade eder. Bu yüzden o, Türk tasavvuf edebiyatının da merkez isimlerinden biri olarak adı zamana ve mekâna sığmayan bir gönül eridir. Anadolu'da daha önce Yunus Emre,
Âşık Paşa gibi şairlerin başlattığı Türkçe şiir yazma geleneğine, şiirleriyle devamlılık sağlayan müstesna bir isimdir.
Aykırı düşüncelerinden çok, kamu vicdanını yaralayan öldürülme hadisesinin tesiriyle o, şehitlik zirvesinin fatihi olarak görülmüş ve adı ebediyete kadar ölümsüzleşen isimler arasına girmiştir.
İsmail Hakkı Bursevi
Hakkî, Arapça ve Farsçadaki tüm ustalığına rağmen binlerce manzumesini Türkçe kaleme almış; Türkçeyi işleyip, mamur etme gayesindeki bir şiir ustasıdır. Böyle olmasaydı, onun şiirinin Yûnus'unki kadar yalın, Mısrî'ninki kadar heyecanlı ve coşkulu olduğunu fark edemez ve şiirdeki dehasına hayran kalamazdık. Her konuda ve yüzden fazla eser vermiş olmasına rağmen, bize gönül dünyasının kapılarını asıl açan, sıcaklığını hissettiren ve kendisini daha çok sevdiren onun Türkçe şiirleridir.
Hakkî'ye göre şiir, letâfeti ve tarâveti değil, şifayı ve devayı gaye edinmelidir. Her bir beyit dünya görüşümüzü, dünya görüşümüz de hayat tarzımızı belirlemelidir. Bu ilkeden hareketle Hakkî, düşünce ve duyguyu en güzel haliyle ifade edecek şekilde Türkçe şiir dilini bulmuş, bunu da şiirin mükemmel kalıpları içinde bizlere sunmuştur. Günlük konuşma dilinin anlatım zenginliği içinde, doğal, sade ve zahmetsiz; ancak bir o kadar da tesirli bir üslup kullanmıştır. Bu sayede onun şiiri kurucu metinler arasında yer almış, kendisi |