Kitap Tanıtımı |
Beyoğlu´nun bugünkü görünümünü kazanması, 1870´teki büyük yangından sonradır. Edebiyatımıza girişi de yine aynı yıllardadır ve serüveni hemen bütün türlerde bugüne kadar sürecektir: Pek çok öyküde, şiirde, romanda, denemede, hatıratta yer alır; her yazar, bilgisi görgüsünce, içerden/dışardan, lehte/aleyhte ele alır, işler, anlatır Beyoğlu´nu.
O yıllardan bugüne hemen her yazarımız, şairimiz Beyoğlu´ndan bir şekilde geçmiştir. Elbette en önce "İstanbul tarihçileri": Reşat Ekrem ve Salah Birsel. Ve tabii ki Sait Fait, Ziya Osman, Aziz Nesin, Haldun Taner, elini attığı hey şey gibi Pera´yı da şiirleştiren İlhan Berk, bütün ömrünce "opus magnum"u Lağımlaranası´na çalışan Bilge Kasaru, bütün bir kitabını Beyoğlu´na adayan Demir Özlü, "Beyoğlanı"nın kent kütüğünü çıkarmaya girişen "karaşın tarihçi" Ece Ayhan, "Beyoğlu´nun Kirli Tarihi"ni yazan Hulki Aktunç...
Daha yenilerde de bir nice isim...
Türk Edebiyatında Beyoğlu, Ahmed Midhat Efendi´den küçük İskender´e kadar yetmiş iki yazarımızdan, 1870´ten 2000´e, Tepebaşı´ndan Taksim´e, Felatun Bey´den tinerci çocuklara, Beyoğlu´nu ele alan öykü, roman, şiir, deneme ve anılardan bir seçme: Beyoğlu´nda bir çilingir sofrası. Göz mezeleri de unutlamadı: Tablolar, fotoğraflar, desenler eşliğinde.
(Arka Kapak) |