Kitap Tanıtımı |
Osmanlı Devletinin kurucularından Orhan Gazi, hükümdarlığı döneminde ordu komutanlığını oğlu Süleyman Paşaya verir. Genç yaşında yaptığı fetihlerle Trakya topraklarına geçişi sağlayan Şehzade, Trakya Güneşi adıyla anılmaya başlar. Bu sırada Bizans topraklarında Palaiologos ile Kantakuzinos arasında süren taht kavgaları devleti zayıf düşürmüştür. Konstantinopolis gelen tehlikenin büyüklüğünü fark ettiğinde iç karışıklıklardan kurtulup karşı hamle yapmaya kalkar, ancak etrafı çevrildiği ve hareket alanı daraldığı için çaresiz kalır. Rumeli topraklarında fethedilmeyen Bizans kalesi bırakmayan Süleyman Paşa, bir av kazasında talihsiz bir şekilde hayatını kaybettiği için tahta onun yerine kardeşi Murad Han çıkar.
Dünya tarihinin son büyük imparatorluğunun Anadoludan Trakya ve Balkanlara geçişini anlatan bu romandaki tüm tarihi karakterler, Murat Tuncelin sözcükleriyle okura iç dünyalarının kapılarını açıyor. Tuncel, ustalıkla kullandığı epik dili saye- sinde bazen bir dağı, güneşi, bulutları bazen de kuşatılmış bir kalenin içinde ve dışındakilerin korku ve umutlarını konuşturuyor.
Aldığı haberle konağının başına yıkıldığı duygusuna kapılan Orhan Gazinin soluğu kesildi. İçindeki acıyı bedeninin dört duvar arasında taşıyamayacağını anlayınca kendini konağın bahçesine zor attı. Dışarı çıkar çıkmaz içindeki acıyı boşaltırcasına öyle bir nara attı ki, Bursanın üzerine gölgesini eğmiş Oliympos Dağı korkudan iki adım geri çekildi. Ama korkusunu yener yenmez de acılı sesin çaresizlikle kükreyen bir babanın haykırışından başka bir ses olamayacağını düşünerek ürkek adımlarla yeniden ilerleyip onu gölgesiyle teselli etmeye çalıştı.
Eğer biz bu topraklar üzerindeki taşları konuşturabilirsek, dünya bizi daha iyi tanır. Azra Erhat |