Kitap Tanıtımı |
Setimiz beş kitaptan (Tiyatro Metni) oluşmaktadır. O’nu Affettim: Siz hiç; sonsuzlukta, sonsuzluğu Yaratan’a kırgın olarak, sonsuza kadar yaşadınız mı? İmkânsız acılar insan zihninin kaldıramayacağından sonsuz artı bir kadar büyüktür. Bizler yaşadığımız bedenin çekmemesi gereken sınavlardan geçiyoruz ve ebediyetle kıyasladığımızda orası için toz zerresi burası için uçsuz bucaksız dertlerin içinde savaşıyoruz. Ütopya evreninde yaşayan bir avuç insan, Distopya da yaşayanlarla empati kurmaya çalışıyor ve onlara kendi adıma teşekkür ediyorum. Bu Öyküleştirilmiş Tiyatro Metni onlar için yazıldı. Karmaşamızı asla yaşamayın. Anlatıcı karakter tek bir kişi yahut birçok kişi, anlatılan hikâyede ki kişi kutsal bir varlık ya da bir insan, yaşanmışlıklar bir canın çektiği karmaşa ve ya canların hayatları, ne fark eder hepsi de aynı kelimelerin içinde. Ayâsya’nın dediği gibi, “Edebiyat karalamadır. Okurları iki çizgi arasında yürütmek değildir.” Ben edebiyatçıyım ve karaladım. Karalamanın içinde kendi yolunu bulmanız dileğimle keyifli okumalar diliyorum. #ümitdağcı Hermes: Bedenden Dünya’ya gelen, ilk insan olan Kabil’in; Tanrı’nın kendi kurbanını kabul etmemesinden dolayı Tanrı’ya başkaldırması ve Dünya’ya tekrar gelerek bir kâse içinde kâinatta yaratılmış tüm canlıların kanı olan bir sunu daha sunmak için yaptığı planın ilk aşamasıdır. “Kardeşim, onun yeri benim yarattığım çukurdur. Onu buraya yolla! İnsanlığa verilen seçme hakkının yanlış olduğunu babamıza göstereceğim.” Kayığın dümeni karanlığın en dip rotasına doğru kırıldı. Kardeşimin Kabil'e ne yapacağını çok merak ediyordum ama sorgulama güdümüz yoktu. Biz melekler sadece düzenin işleyişini sağlamakla yükümlüydük. Rat Garaj 1.43: Kim normal? Siz mi, ben mi? Veya normal olmak nedir? Çoğunluğun yaptığı davranış mı normal yoksa her kişiye özgü, özden gelen kişilik mi normal? Bu soruların cevabını bulacağınızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Kişiye göre değişen cevaplar ile karşıdaki kişiyi suçlamaktan ileriye gidemeyiz. Gölge Araf’ta: “…daha yakından görecektim, gördüm gördüm yakından gördüm çok yakından… Annemin ‘Pekcan!’ diye seslenirken gözlerini gördüm, beni kaldırıma itti.” Bir anın bir bakışla kenetlendiği bir yaşamın dünyasını okuyacaksınız. Her yaşamın ana kaynağı kendisidir. Pekcan Sert ise kaynağını ceza olarak yaşıyor. Bir Ankara Hikâyesi’nin dördüncü kitabı olarak karşımıza çıkan Gölge Araf’ta, eserin merkesi olarak bağımsız bir eser olarak değerlendirilebilir. Lakin unutulmamalıdır ki bu hikâyede herkes başkarakterdir. Veya Pekcan için öyledir. “İnsanları severim. İnsanlar için tanımasam bile hayatımı veririm. Ama çocuğum bile olsa Ankara’yı terk edemem. Acılarım olmazsa ben yaşayamam. İşte bu yüzden Ankara’dayım, Ankara benim için ızdırap demek.” Kutsal Çapa: “Anadolu'nun tarihini hiç; ilk günden bugüne kadar şahitlik eden bir canlıdan dinlediniz mi? Nuh Peygamber’in, Büyük İskender'in Ankara'dan geçtiğini; Kral Midas'ın Ankara Kalesi'ni inşa ettiğini ve şehrin ismini verdiğini biliyor musunuz? Oyunumuz, tarihin fantastik anlatımıyla hâlâ sizlerin yanında olan ama sizin görmediğiniz bir kişi ile sunulmaktadır.” (Tanıtım Bülteninden) ) |