Kitap Tanıtımı |
Michel Foucault'nun ölümünden bugüne 30 yıl geçti. Foucault yaşadığı dönemin baskın birçok anlayışını yerle bir etmişti. Bugün eğer o dönemde Fransa'da çalışan bir grup düşünürün açtığı yeni bir paradigma öne çıkmaktaysa, bunun yaratıcılarından biri de şüphesiz Foucault'dur. Teorik olarak başlayan mücadele daha sonra siyasal alana yansıdı: 1960-70'li yıllardaki olaylar, düşünürleri yenilikçi ve yaratıcı düşünmeye itti. Eğitimden teoriye, siyasal pratiklerden hukuki alana sanatsal bir paradigma yaratıldı. Bu, hem sosyal bilimleri hem de sanatları değiştirmeye başladı. Alanlar arasında kesişimler ortaya çıktı. Edebiyat, şiir, plastik sanatlar, hukuk, siyaset teorisi, devlete bakış, iktidarın öznellik ve bilgi ile ilişkilendirilmesi dahil olmak üzere, her şeye başka türlü bakılmaya başlandı. Fenomenoloji, Hermenötik, Hegelci Marksizm, yani diyalektik düşünceyle hesaplaşmaya girildiğinde mücadelenin hedefi de belirdi: Platoncu ve Neo-Platoncu aşkınlık düşüncesi. Foucault, bu düşüncenin başlangıç noktalarından birindeydi. Varoluş ve varlık hayata aitti ve bütün varolanlar heterojen çoğulluklardı artık. Hepimiz birer sürüydük, Guattari'nin sıklıkla vurguladığı gibi: özneleşme süreçleri ve özne birbirinden ayrılmışlardı. Her şeye başka türlü bakma zamanı, kapısını Foucault ile araladı: İçinden geçmek bizlere kaldı.-Ali Akay-(Tanıtım Bülteninden)Sayfa Sayısı: 234Baskı Yılı: 2014Dili: TürkçeYayınevi: Sel Yayıncılık) |