Kitap Tanıtımı |
Arka Kapak Yazısı (Tanıtım Bülteninden) 'Muhacirler', 'mübadiller', 'mülteciler'… Bu kavramlar büyük ölçüde 20. yüzyıldaki milliyetçi politikaların biçimlendirdiği siyasal dünyanın toplumsal olguları olarak literatüre girdi. Bu olguların her biri, yeni 'devletsel sınır'larla tanımlanıyordu. Zira devletler 'uluslara' göre yeniden kuruluyor ve kendi temsil ettiği ulusa ait olmayandan kurtulmayı en önemli politik tercihlerden biri olarak belirliyordu. Böyle olunca ellerinde bavulları, sınırın diğer tarafına gönderilen binlerce, onbinlerce, yüzbinlerce insanın zorunlu yürüyüşü olağanlaşıyordu. Devletlerin kendi aralarında inşa ettikleri 'hukuk'a göre bunlar 'muhacir', 'mübadil' ya da 'mülteci' oluyorlardı. Hepsi de 'milli' nedenlerle yerlerinden edilen veya yerine ulaşmaya çalışanlar 'milli' kimliğe dahil oluyorlardı kuşkusuz fakat 'yerli' olabilmeleri belki de hiçbir zaman mümkün olamayacaktı. 21. yüzyıla devreden bu mirastan bugün 'mültecilik' hali neredeyse aynı hızla devam ediyor. Tam da bu sebeple şu soruyu sormanın zamanıdır: Dünya, modernleşmeyle çizilen ve büyük toplumsal kesimleri korumasız alanda bırakan 'milli' sınırları ve onun üzerinden inşa edilmiş kurumsallaşmaları taşımaya devam edebilecek mi? Şükrü Aslan & Öykü Gürpınar ) |