Kitap Tanıtımı |
İkinci Dünya Savaşı sonrasında insan hakları alanındaki gelişmelerin neticesinde ortaya çıkan çok uluslu ve uluslararası oluşumlar, geleneksel egemenlik anlayışının değişmesine sebep olmuşlardır. Geleneksel egemenlik anlayışında, egemenliğin mutlak sahibi ulus devlettir; hiçbir şartta egemenlik sınırlandırılamamakta ve devredilememektedir. Bu yeni oluşan egemenlik anlayışında, içeride insan hakları, dışarıda ise uluslararası ya da uluslar-üstü oluşumlar egemenliği sınırlandırabilmektedirler. Günümüzün modern anayasalarının hemen hepsinde, insan hakları kendine yer bulmakta, egemenliği sınırlandıran bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Uluslararası platformda ise örneğin; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Avrupa Birliği gibi oluşumlar egemenliği sınırlandıran, ulus devlet yerine egemenliği kullanabilen yapılar olarak karşımıza çıkmaktadırlar. |