Kitap Tanıtımı |
"Kıyı göründü" nidaları akılcılık, deneycilik, pozitivizm, bilimcilik, idealizm, spiritüalizm, nasyonalizm gibi serap kıyılarda boş semalarda aksetmiş ama büyük hayal kırıklıkları ardarda gelmişti. Nereye demirleyecekti artık insanoğlu gemiyi? Kim garanti verecekti bu kıyının salim ve kalıcı olduğuna? Ve "salim" bir kıyı var mıydı sahiden de? Buzlu camlar ardından kendi yüzünü arayan Batılı insan, aklın bu umutsuz seyahatinde demirliyebileceği bir kıyıyı bulamadı belki ama gemide yaşayanlar için metafizik göndermeleri içeriye sevkedecek bir tutkal bulmuştu.
Bu tutkal hem bir metafizik asabiyye ihtiyacını karşılayacak hem de "dışarıya karşı" toplumu zinde tutucu bir coşkuyu barındıracaktı. Bunun adı, milliyetçilikti.
Milliyetçilik, sosyal bilimlerin kör noktası olmaya devam ediyor. Gerek teori öncesi aşamada, gerekse sonrasında sosyal bilimlerin felsefi sınırlarını zorlayan örneklerle karşısına çıktı milliyetçilik ve bukalemun vasfıyla da, birçok makro-teoriyi çıkmaza soktu. Onun hem yeryüzü ölçeğinde evrensellik kazanmış olması, hem de ülkede evrenselliğe meydan okuyan bir çerçeve çizmiş olması, sosyal bilimcilerin işlerini kökünden zorlaştıran bir boyut içeriyor.
(Arka Kapak) |