Kitap Tanıtımı |
Türkiye Cumhuriyeti kuruluşu itibariyle yönetim şeklini demokrasi olarak seçmiştir. Demokrasi ortamının oluşabilmesi için önemli bir zorunluluk olan eşitlik ilkesi, kadın ve erkek arasındaki eşitliğinde tamamen sağlanmasıyla mümkün olacaktır. Cinsiyetler arası eşitliğin uygulanabilmesi için atılan en önemli adım da kadınlara siyasi haklarının verilmesi aşamasıdır. Kadının, sosyal statüsündeki değişimini Türk halkına kabul ettirilmesi oldukça sancılı ve uzun bir süreç olmuştur. Bu sürecin bu kadar uzun ve zorlu olmasının sebebi, hafızalara yüzyıllardır yerleşmiş olan ataerkil toplum yapısı zihniyetinden kaynaklanmaktadır. Bu yapıya göre kadınlar ev işleriyle ilgilenmekle, çocuklara bakmakla yükümlü, sosyal hakları olabildiğince kısıtlı olan ve erkeklere bağımlı bireylerdir. Türk kadınları, kurdukları Kadınlar Halk Fırkası ve Türk Kadınlar Birliği ile geçmişten beri süregelen bu alışkanlıklara karşı adeta bir savaş açmıştır.1924–1927 yılları arasında birliğe başkanlık yapan Nezihe Muhiddin’in savunduğu görüşler dolayısıyla kadınların en doğal hakları olan seçme-seçilme hakları toplumda, özellikle erkek hegemonyası tarafından, alay konusu olmuştur. Birlik, Latife Bekir Hanım ile çalışmalarına devam etse de uzun bir süre siyasi politikasını sürdürememiş ve etkinliğini kaybetmiştir. Türk Kadınlar Birliği siyasi hakların kazanılması ile artık siyasi mücadeleye gerek kalmadığı düşüncesiyle 1935 yılında kendini feshederek kapanmıştır. Kapanışın ardından gerçekleşen seçimlerde kadınların kazandıkları siyasi haklara rağmen etkisiz konuma getirilme çabaları nedeniyle Birlik 1949 yılında tekrar kurulmuştur. Türk Kadınlar Birliği’nin tekrar kurulmasının amacı, kazanılan hakların korunması olarak benimsenmiştir. Kadınları sosyal, siyasi ve ekonomik olarak geliştirme politikasıyla birçok önemli başarılara imza atan Türk Kadınlar Birliği günümüzde halen varlığını sürdürmektedir. (Tanıtım Bülteninden) ) |