Kitap Tanıtımı |
Kanatlarını yere eğmiş durmadan ağlıyordu, yaklaştıkça aydınlığından kör olacağım sandım, sesi öyle acılı öyle keder yüklüydü ki o da benim gibi ailesini kaybetmiş olmalı diye düşündüm. Kafasını gökten ayırmıyor, kuyruğundaki elmaslar o ağladıkça ışıldamaya devam ediyor, uzun kuyruğu yerle gök arasında uçuşuyordu, bir an nokta kadar ellerimi kuyruğuna değdirdim. Beyaz kafasını bana çevirdi, yüzüne bakınca İsficapı gördüm, evet bu İsficap dedim kendi kendime, büyük bir şaşkınlıkla bu dev mahluka bakmaya devam ettim.
İnce başını bana çevirerek küçük bedenime baktı, sonra gözlerinin içi parladı, parladıkça gözyaşlarını yerini mavi bir ışık aldı. Kanatlarının arasına beni çekti, gökten yere doğru uçtu, bu uçuş saatlerce sürdü. Gökte dostlarımızın ölü bedenlerine serpiştirdiği efsunlu sevinç gözyaşları onların yerden bir fidan gibi bitmelerine, can bulmalarına yardımcı oldu.
Orta Asyaya yaklaştıkça heyecanım arttı. Merv Sarayının orta yerinde büyük bir kalabalık vardı. Mahşeri kalabalığın koynunda ona doğru kanat çırpttı yüreğim. Aşk bir anda büyüdü. Efsanevi bir renk kuşattı evreni. Beyaz bir zikir gibi aşka şehadet getirdim.
Şimdi onun gözyaşlarına benimde gözyaşlarım eklenivermişti." |