Kitap Tanıtımı |
İnsanlık tarihini ister Âdem’in cennetten kovulup dünyaya gelişiyle başlatın, ister primatların iki ayağının üzerine kalkıp ormandan çıkışıyla. İnsanoğlunun ilk ve doğumdan ölüme son yazgısıdır göç. Bu hakikat ortada apaçık dururken teni ve kupkuru toprağı üstüne mülk sanarak dört elle sarılana ve bundan sebep, zayıfı ezip ötekine hor bakana ne ayıp! Kimi büyük kimi küçük, can dediğimiz bir nefes sonunda, onu da alıp teslim etmeyen mi var? Tabiat ve ülke içinde şekillenmiş insan gerçeklerini yazarın büyülü bir üslupla kaleme aldığı bu roman, sizin veya kavmini, töresini Türk, Kürt, Ermeni adlarıyla anmak zorunda hissettiğiniz atalarınızın dağlardan kırlara; köylerden şehirlere göçünü Çilehanlı ailesi üzerinden anlatırken; her türden horlanmaya direnerek yazın tarihinin en romantik kahramanlarından biri hâline dönüşen Ali’yi, kavminiz ne olursa olsun hayatlarınızın bir yerinden hatırlayacak, onun kendi töresine karşı başlattığı değişim rüzgârına kapılacaksınız. Bu roman, kim olduğunuz değil, neden siz olduğunuz sorusuna yanıt bulmanıza yardım ettiği gibi, sizden olmayanlarla aslında aynı yerden geldiğinizi fark etmenizi sağlayacak. (Tanıtım Bülteninden) ) |