Kitap Tanıtımı |
31 Aralık 1984 günü, sabah saat 7.30’da öldüm. Mecazi değil, gerçekten de varoluş anlamında söylüyorum. İşte tam o anda bir kâğıt parçasının, yani tahliye emrinin, altına gönülsüzce atılan bir imza ile bambaşka bir dünyaya doğru adım attım. Gözbağımın altından bulanık bulanık gördüğüm satırlar, tıbbi sebeplerle şartlı tahliye edildiğimi ve gardiyanın çok açık bir şekilde anlattığı üzere, bedenimin kimlik tespiti için hapishaneye geri getirildiğini söylüyordu. O gün, sabahın o erken vaktinde öldüğümün farkına varmam birkaç yılımı aldı. Bu durumun, sağ kalmanın verdiği suçluluk duygusu ya da hayatın sıradan bayağılığının ağırlığı ile hiçbir alakası yoktu. Kişiliğimi, benliğimi ardımda bırakmıştım; onu nasıl geri alacağımı da bilmiyordum. Ekber’i Hatırlamak, 1979 İran Devrimi’nin ardından yaşanan çalkantılı dönemde, Tahran’daki korkunç Ev Hapishanesi’nde, koğuşlarında idam edilmeyi bekleyen bir grup insanın öykülerini anlatıyor. Çoğu daha sonra infaz edilen siyasi mahkûmların arasındaki ilişkileri, hatıralarını ve iç dünyalarını aktarıyor.Açık yürekli yaklaşımını mizahla harmanlayan Ekber’in gözünden hatıraların birbirine eklenerek anlatıldığı hikâyeler, okura siyasi mücadelenin, yaşanan olayların aktarılmasının ötesinde kaybedenler tarafından yazılan alternatif bir tarih de sunuyor.Ekber’i Hatırlamak, kahramanlık methiyeleri düzmüyor, sadece çekilen acılar ve ödenen bedelleri de anlatmıyor; ölümün kaçınılmaz olduğu bir dünyada hayatın nasıl yaşandığını çok çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor. Dokunaklı bir mizahla işlenen, yoldaşlık ve hatıralar üzerine çok etkileyici bir kitap... (Tanıtım Bülteninden) ) |