Kitap Tanıtımı |
Güneydoğu... Diyarbakır.... "Kimlik"... "Olağanüstü Hal"... "Savaş"... "Gerilla"... "Terör"... "İtirafçı"... "Nevruz/Newroz"... Bunlar hakkında "orası" hakkında birçok şey yazıldı; belgesel yanıyla, siyasi yanıyla.. Ya edebiyat?Büyük gerçekliklerin basıncı altındaki küçük yaşantılar, "dil ve tarih-coğrafya"nın perdesi ardındanki insan halleri, "olağanüstü hal" ruhları? Suzan Samancı, "içerden" bakıyor ve edebiyatın gözüyle görüyor. Onca acının, kıyımın, yolsulluğun, yoksunluğun yarattığı gürültü ve kaos içinde, kimsenin görmediği, sesini duymadığı tek tek insanları görüp gösteriyor Suzan Samancı, onları dillendiriyor. Uzaktan haberdar olunamayacak hayat parçalarını hikâye ediyor. Gıyaben hissedilemeyecek ruh hallerini anlatıyor. Hayatla başetme çabasının özel ve ağır vakalarını, çatışkılarını, ikilemlerini işliyor. Suzan Samancı, Diyarbakırı yazıyor. Diyarbakır deyince ne geliyorsa akla ve o akla gelenler aslında neyi eksik bırakıyorsa, onu yazıyor. |