Kitap Tanıtımı |
Abdülhamid kadar olumsuz kosullarda tahta çikmis bir hükümdar az bulunur. 1876'da sultan oldugunda, Osmanli imparatorlugu her yerinden su alan bir gemi gibidir... Balkanlar da yeni ayaklanmalarin tehdidi altindadir, mali açidan tam bir iflas söz konusudur, Avrupa kamuoyu amansizca saldirmaktadir, Büyük Güçler de Osmanli'ya düsmandir... Tahta çiktiktan dokuz ay sonra patlak veren Rus Harbi tüm zamanini alir, daha önce esine rastlanmamis bir felaketle sonuçlanir, yeni sultan bozguna ve barisin çok agir bedeline gögüs germek zorunda kalir...
içeride iktidarini kuran Abdülhamid o zaman gerçek çapini gösterebilmis ve ortaya, imtiyazlari konusunda son derece kiskanç, ülkesinin korunmasina ve kalkinmasina tutkuyla bagli, tam bir devlet adami çikmistir. imparatorluga yakistirilan hasta adam nitelemesini asla kabul etmeyen Abdülhamid, Osmanli devletini ne pahasina olursa olsun güçlendirmeye ve gerçek yerine tekrar kavusturmaya kararliydi...
Abdülhamid kisiliginin, dönemin karikatüristlerinin kalemlerinden dökülen kanli canavar veya paranoyak hükümdar çizgilerine indirgenemeyecegine kusku yoktur. iktidar hakkinda otoriter bir algiya sahip olan Abdülhamid, devrine damgasini vurmus ve ardinda pek çok iz birakmis, kendi içinde tutarli bir islahatçiydi. Ama alti yüzyillik, yaslanmis bir imparatorlugun basina geçmis ve imparatorluklarin günlerinin her halükârda sayili oldugu bir dönemde iktidara gelmisti. Osmanli imparatorlugu'nu büyük bir modern devlet ve büyük bir islam gücü haline getirme düsünde basarisizliga ugrayacakti. Kabul etmek gerekir ki, önüne koydugu bu hedef tek bir insanin sinirlarini çok asiyordu. Ama sonuç olarak kendisini Yildiz Sarayi'nin içinde yalnizliga mahkûm eden de o degil miydi? |