Kitap Tanıtımı |
1917 Ekim Devrimi sürecinde Rusya'da iç savaş başlamıştı. Çarlık yanlısı Beyaz Ordu ile devrim yapan Kızıl ordu arasında yoğun savaşlar oluyordu. İngiltere ve Fransa gibi o günün emperyal devletlerinin silah ve lojistik desteğine karşın Beyaz Ordu yenildi. Subay ve askeriyle Beyaz Ordu ve çar yandaşı soylular büyük kitleler halinde Rusya'dan kaçtılar.
Bunların gemi ile kaçan 200.000 kadarı deniz aşırı ilk durak olarak İstanbul'a geldiler. Ancak, mütareke yıllarıydı ve İstanbul işgal altındaydı, savaşta yenilen Osmanlı tükenmişti, bu kadar büyük sayıda insanı konuk edecek alt yapı yoktu. Buna karşın İstanbul onlara hayır demedi. 1923 yılında İstanbul'u terk eden bir grubun yayınladığı "Spassibo İstanbul" adlı bir kitapçık şöyle yazıyordu: "Biz Rusya'dan kaçarken panik içindeydik. Hiç birimizin nereye kaçacağına ilişkin bir planı yoktu. Kendimizi, canımızı bir an önce kurtarmamız gerektiğine inanıyorduk. İstanbul'un neresi olduğunu bilen çok az insanımız vardı. Karmaşa, korku ve belirsizlik içindeydik. Ama bildiğimiz bir şey vardı: 1492'de İspanyol engizisyonundan kaçan Yahudilere kapılarını ve kucağını açan tek ülke olan Türkiye bizi de geri çevirmeyecekti. Buna inanıyorduk ve inancımız da doğru çıktı. Bize kapılarınızı duraksamadan açtınız. Aç, hasta, yorgun ve daha birçok sorunumuzla sana sığındık. Sen de yaralıydın, işgal altındaydın. Bunlara karşın bizi reddetmedin. Spassibo İstanbul"
Bu kitap o yıllarda İstanbul'a gelen/giden/kalan, farklılıklarıyla yeni bir kültür iklimi estiren ve torunları aramızda yaşayan insanlara ithaf edilmiştir. |