Kitap Tanıtımı |
Gün geçtikçe anlamın salt sözcüklerden oluşmadığını kavrayıp, yeni tatlar, yeni yollar, yeni genişlikler içinde ama şiirin kendi evreninde yolculuğumuzu sürdüreceğiz. Düşmenin ve tökezlemenin her zaman gündemde olduğu bir çıplak, kaygan, umursamazlıkları da barındırdığını bilerek yürüyeceğiz. Kimsenin sizi zorlamadığı, görevlendirmediği, hadi bunu da sen yap demediği bir alana çıkıp; yitip gitmek üzere olduğunu duyuracaksın. Zamanın içinde öylesine derin, öylesine yaşanmışlıklarla dolu kavradığın anlar ve olgular var ki; bunu sen duyuyorsun, bu senin sözcüklerinle ve senin dilinle anlatılabilir ancak. Kaçamadığın, içinde kıvrandığın sancıdan daha çok acının ve tat duygusunun birlikte yaşandığı anlar bunlar. Bir taraftan o derinlerde biriken ve bir türlü damıtıp akıtamadığın koyu saydam sıvı, bir yanda ağırlığı giderek çoğalan, çözülmesi gereken zorunluluğun. Dilin ve sözcüklerin izin verdiği sürece bunlardan kurtulabilirsin ya da birikenin eski kabuğunu soyup, onun yeni kabuklar edinmesini sağlayabilirsin. Sağılmayanın kaçınılmazlığıyla acını azaltmanın yollarını aramaya başlasan, o yolun şiirden geçtiğini görerek, ne gerekiyorsa onu giyinip öyle çıksan karşısına. Bir terzinin kesip biçmesiyle dikemeyeceği bir giysinin yine kendi ellerinle, göz ışığınla, gönül rahatlığınla, teyellerini ince ince kumaşına ekleyerek dikeceğin bir giysiyi giymeye hazırlanacaksın.' (Tanıtım Bülteninden) ) |