Kitap Tanıtımı |
Hiçbir söz, hiçbir söylem yalın ve tek anlamlı değildir. Her söyleme daha önce söylenmiş başka söylemler karışır. Bu nedenle çoğu söylemde örtülü anlamlar gizlidir. Söyleyenin iletişim niyeti ile alıcının anladığı ve anlamak istediği arasında çoğu zaman bir mesafe oluşur. Söz başka bir gerçekliktir, niyet başka; diğer yandan söylem ve eylem de farklı alanlarda gerçekleşir, ama aralarında tamamlayıcı bir bağ vardır. Kısacası, sözün her zaman çözümlenmeye gereksinimi olduğu ortadadır.
Bu kitap esas olarak "anlamlandırma" sorununu ele almaktadır.
Dil-söz ilişkisi bizi aynı zamanda söz ile bu sözü söyleyen kişi arasındaki ilişkiye götürür. Bu kitabın konusu "söz" ve "insan"dır. Sorulacak sorular şunlardır: Sadece söze bakarak o sözü söyleyen insanı tanımak, niyetini anlamak mümkün müdür? Söz her zaman gerçeği mi dile getirir yoksa kısmen ya da tümden yanıltıcı olabilir mi? Yanıt: Belli bir anda ve yerde söylenmiş olan bir söz ancak önceden sarf edilmiş sözlerle ve ortaya konan eylemlerle bir arada değerlendirilirse bir gerçeğe ulaştırabilir bizi. Tabii eğer ulaştırabilirse.
Bu kitapta çeşitli söylem türleri ele alınmıştır: başta politik söylem olmak üzere, nefret söylemi, ırkçı söylem, ayrımcı söylem, cinsiyetçi söylem, maço söylem, baskıcı söylem, tehdit söylemi, çelişkili söylem, mağdur söylemi, mizahi söylem... Kitapta ülkemiz de dahil olmak üzere, dünyanın pek çok yerinde son dönemlerde yaşanmış olaylar ve gerçekleştirilmiş söylemler incelenmiştir. |