Kitap Tanıtımı |
Erken Cumhuriyet dönemi aydınlarından Sadri Etem’in 1934’teki Hibe tercümesinden beri tanıdığımız, Durkheim’ın en sıkı ve sadık talebesi Marcel Mauss’un bu derlemede biraraya getirilen dört makalesi, yeni teşekkül etmiş “sosyoloji” bilimini tanımlama, sınırlarını çizme ve epistemolojik temellerini sağlamlaştırmayı amaçlar. Sosyolojinin bağımsızlığını itinayla nesnesini tasvir ederek tahkim etmeye çalışan Mauss, psikolojiden hukuka rakiplerle tartışarak ilerler. I. Dünya Savaşı’nın yarattığı hayal kırıklığının ve tedirginliğin izlerini sürebileceğimiz bu yazılar sosyolojinin lüzumunu, sosyoloğun “siyasi” vazifesini ve bilimin barış misyonunu irdeler. Nitekim sosyoloji hem gerçek sorular sormayı öğretebilir hem cevabın yanlış yerde aranmasına mani olur: “Çözümü aranan nice sorun, yanlış sorulmaktadır; iyi sorulan diğerleri ise yanlış işlenmektedir.”“Mauss’un tesirinin yalnızca etnograflarla sınırlı kalmayıp (ki hiçbiri bunu iddia edemez), dilbilimcileri, psikologları, din tarihçilerini ve şarkiyatçıları da kapsadığını hatırlamak yeterlidir.” Claude Lévi-Strauss“Emile Durkheim’ın yeğeni ve en seçkin öğrencisi olan Marcel Mauss, sıra dışı bir yeteneğe ve eşsiz bir bilgi birikimine sahipti… Durkheim’ın ölümünden sonra Fransız sosyolojisinin önde gelen ismi oldu.”Evans-Pritchard (Tanıtım Bülteninden) ) |