Kitap Tanıtımı |
19. yy. sonlarında ve 20. yy. başlarında, sanayi toplumunun getirdiği üretim, ilişki ve iletişim zenginliği, sosyal güvenlik kavramının oluşmasına ve toplum katmanlarında yerleşmesiyle çağdaş sosyal devletlerin doğmasına neden olmuştur. Sosyal devletin yönetim rejimlerinde kurumsallaşmasıyla, kamu sosyal güvenlik kurumlarını ortaya çıkarmıştır.
Sanayi toplumunun tüm kesim ve katmanları yaşanan süreçte sosyal riskleri ölüm, hastalık, analık, işsizlik, sağlık vb. ortadan kaldıracak kurumların anayasal kurum olarak oluşturulmasını istemiştir.
İş ve toplum yaşamında; Sosyal güvenlik mevzuatı değişken çok parçalı ve canlı bir alandır. Ülkemizde çok parçalı oluşan sosyal güvenlik kurumları, gelişen ve değişen koşullar karşısında tek çatı altında toplanması ve mevzuatın çağın gereklerine uygun yeniden yapılandırılması son on yılda yoğun olarak talep edilmiştir.
2000li yıllardan sonra gerek ulusal ve gerekse uluslar arası kuruluşların yükselerek artan bu talebi karşısında yasama çalışmaları hızlandırılmıştır. Bu çalışmalar sonucunda; sosyal güvenlik kurumları tek çatı altında toplanarak sosyal güvenlikle ilgili köklü değişimler içeren düzenlemeler tüm toplum kesimlerinin ve kurumlarının görüş ve düşünceleri yeterli oranda alınmaksızın ve bu köklü değişiklikler kamuoyunda yeterince tartışılmaksızın gerçekleştirilmiştir. Bu değişimlerin büyükçe bir bölümü anayasamızda ifadesini bulan sosyal devlet anlayışına aykırılık oluşturmaktadır.
Köklü değişiklikler içeren Sosyal güvenlik mevzuatımız; Sosyal devlet anlayışından ziyade liberal devlet anlayışını benimseyen bir anlayış ile düzenlenmiştir.
Sosyal güvenlik mevzuatındaki köklü değişiklikler öngören bu düzenlemelerin uygulana geldikçe ortaya çıkan aksamaları siyasal iktidar veya iktidarların sosyal ve politik tercihleri ile toplumsal öncelikleri çerçevesinde sosyal hukuk devleti anlayışına uygun hale gelecektir. |