Kitap Tanıtımı |
İnsan çok kültürlü yapıdaki bir toplumda yalamaya başladığında, kendi dünyasında doğru olarak kabul ettiği birçok şeyin "ötekiler" tarafından farklı değerlendirildiğini ve ortak kabuller etrafında iletişim kurmakta zorlandığını görür ve gereksiz bir paranoyaya kapılır. Çünkü "ötekiler"in de önyargıları vardır; ancak bunlar farklı önyargılardır. Böyle bir durumda, ya bir ruh hastası gibi içine kapanıp her "öteki"ni düşman olarak görmeye başlar, ya uyum sağlama adına kendindekileri terk edip "ötekiler"in önyargılarını benimsemeyi seçer, ya da önyargılarını tümüyle sorgulamaya başlar. Sorgulamanın ilk adımı da soru sormaktır. Çünkü her büyük ve güzel buluşun ve kazanımın gerisinde bir soru yatar. Felsefe soruları da bizi her zaman uyanık ve ayık tutan sorulardır. Önyargılarımıza ilişkin soru sorarak bilgilenip aydınlanmaya başlarız. Bilgilenme ise bilgi üretmeyi gerektirir. Bilgi üretimine katılamayanlar, ondan yeterince ve doğru biçimde yararlanamazlar; önyargılarını tanıyıp asamazlar, yanı kendilerini geliştirip sınırlarını her yönde,genişletemezler. Sonuç olarak da özgürlüğü yaşayamazlar.
(Arka Kapak) |