Kitap Tanıtımı |
“Bir halkın nasıl öleceğine karar vermekten başka çaresi yoksa; bir halk kendisini ezenlerden sadece umutsuzluk hediye almışsa, kaybedecek neyi olur? Bu halkın bahtsızlığı cesareti haline gelir; sömürgeciliğin onun karşısına çıkardığı sonsuz reddi, sömürgeciliğin mutlak reddine çevirir.” Jean-Paul Sartre Şimdilerde sömürgeciliğin tarihe karıştığı söyleniyor. Ne var ki sömürgelerin lağvedilmesi, sömürgeciliğin dört yüzyıl boyunca yarattığı toplumsal yapıları, eşitsiz küresel iktisadi düzeni yıkmadı, aksine pekiştirdi. Sömürgeciliğin yarattığı çarpık dünyanın içine doğan uluslar kimlik krizinden çıkamıyor. Sömürgecinin Portresi, Sömürgeleştirilenin Portresi sömürgeciliğin hem sömürgeciyi hem de sömürgeleştirileni nasıl dönüştürdüğünü ele alan bir klasik. Sömürgeciliğin karmaşık doğasını, yarattığı toplumu portreleyen bu kitap ilk çıktığında birçok yerde yasaklanır. Memmi tasvir ettiği açmazların pençesindekilere sömürgeciliğin tahribatının bir haritasını sunuyor. 20. yüzyılın –Fanon’la birlikte– en önemli sömürgecilik eleştirisi bugün hala süren sömürgesizleşme kavgasına rehberlik ediyor. “Bu kitap bana coşku kadar acı ve öfke de verdi.. Sömürgeciliğe karşı savaşta bir silah gibi görünüyordu ve gerçekten de silah haline geldi… Benim başardığım tek şey, kendi huzursuzluğuma karşın, gerçekliğin katlanılmaz, dolayısıyla kabul edilemez yanını, herkes için ağır sonuçları olan ayaklanmaları kışkırtmaya yazgılı yanını betimlemekti.” Albert Memmi (Tanıtım Bülteninden) ) |