Kitap Tanıtımı |
Biz, o zamanın çocukları, cuma günleri dışında bu küçük çarşıya kolay kolay gelemezdik. Bakır Hoca’nın oğlu, kara suratının neredeyse yarısını kapatan pala bıyıkları ve ardına bastığı kendi gibi kara, yumurta topuklu kundurularıyla namı diğer Deli Mevlit’ten Ağılı Dere’deki şeytanlardan korktuğumuz gibi korkardık.Hoca, başında bir imam sarığı değil de her zaman olduğu gibi koyu renkli, sekiz köşeli kasketi olsa da bu görüntüsüyle alışılmış takkeli sofu dindarlardan çok Millet Meclisinin ilk açılış fotoğraflarında yer alan zamanın kuvvacı hocalarını hatırlatıyordu.Göç kamyonu, kırmızı renk kupası, boncuk mavisi boyalı kasası olan, kasasının bagajının önünde kocaman harflerle “Maşallah” yazılı, burunlu bir BMC idi. Yüklerin üstüne birbiri üstü öyle bir yığıldık ki…Biraz önce oturduğum taşın üstünde daldığım hayal âleminden, tam karşımdaki hoparlörden yayınlanan, merkezî sistem ile okunan öğle ezanı ile gerçek âleme döndüm. O kadar çirkin bir okuma ki… Onca bunalımlı günden sonra, minberlerde gidip görmüşçesine anlatılan cennetleri andıran eski köyümün doğasından azıcık bir haz almıştım; oncağızı da alıp götüren bir tuhaf ses… (Tanıtım Bülteninden) ) |