Sınıf Siyaseti ve Kadın
ISBN 9786054511501
Yayınevi Kalkedon Yayıncılık
Yazarlar Johanna Brenner (author) | Dafne Yeşilsu (translator)
Kitap Tanıtımı Bu kitaptaki makaleler politik bir aktivist, sosyalist ve feminist bir düşünür ve öğretmen olarak yaşadığım deneyimlerden doğru yazıldı. Tümü, Marksist-feminist soruları irdeleyen ve fakat bunu daima siyaset yapmaya dönük bir gözle eyleyen teorik ve pratik yazılardır. Bu yüzyılda, feminizm, endüstriyel kapitalist toplumlardaki erkek egemenliğinin sınırlarını geri iterek sıradışı kazançlar elde etmiştir. Yine de, bugün kadınların özgürleşme hareketi siyasi bir çıkmaz sokak ile karşı karşıyadır. Ben burada feminizmin kazanç ve sınırlarına açıklama getirmenin ve eski örgütlenme biçimlerinin yeni sorunlarla ilgilenecek bir şekle dönüştürülmesinin gerekliliğine değiniyorum. Salt anti-kapitalist düşünce ve bakış açılarının feminizm ile yüzleşmesine değil, yanı sıra feminizmin sosyalist siyasetle yüzleşmesine değiniyor, kapitalist sınıf ilişkilerinin ırk/etnisite ve toplumsal cinsiyet ile ilişkisini irdeliyorum. Ekonomik hayat ve siyasetin aile hayatı ve cinsellik ile nasıl ilişkilendiğini inceliyorum. Yaratıcı kolektif, demokratik ve ötekileştirmeyen aile ve toplum hayatı formlarını emek ve siyasette kökten bir değişiklik anlamı taşıyan sosyalizmin merkezi olarak tartışıyor, erişilemez görülseler dahi, bu alternatiflerin tahayyül edilmesinin ve tartışılmasının önemini vurguluyorum. Ben her pazar günü toplanan Solidarity adlı sosyalist bir örgüttenim. Arada örgütümün bir kilise olduğu yönünde espriler yapıyorum. Ne ki bağlı olduğum siyaset kaçınılmaz bir zafer, nihai bir çatışkı ya da tarih inancına yaslanmıyor. Yine de, pes etmeyip sosyalist düşünce ve idealleri canlı tutmanın, olabildiğince işçi sınıfından yana, özgürlükçü ve demokratik bir siyaset üretmenin ve eşitlikçi ve demokratik bir dünyaya dönük bu köklü mücadele geleneğinin bir parçası olmanın gerekliliğine inanıyorum. Bu kitaptaki makaleleri bir bütün yapan şey, entelektüel ve siyasi taahhütlerimin çekirdeği olagelen temalardır. Ben de, tıpkı Marx gibi, kapitalist üretim modelleri ve bunların belirleyici sosyal düzenlemeleri ile başlıyorum. İşlevselci argümanları, yani, kapitalist toplumların birbirinden farklı kurumlarının tümünü kapitalist sınıfın çıkarlarını destekleme işlevi görmelerinden doğru açıklamaya çalışan argümanları reddediyorum. Marxın toplumsal üretim ilişkileri dediği şeyin, yani sınıf ilişkilerinin siyaset, toplumsal hayat, kültür, özel hayat ve dahasını sınırladığına ve şekillendirdiğine inanıyorum.