Kitap Tanıtımı |
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın ilk kez 1961 yılında kendi sağlığında yayımladığı şiir kitabı Şiirler, neredeyse kırk yıl sonra, bu kez şairin daktilolu, tashihli nüshaları ile birlikte... Tanpınar'in 1961 yılında ilk kez Yeditepe yayınlarından yayımladığı kitabı Şiirler'de toplam otuz yedi şiir yer alıyordu. Bu şiirlerin bir anlamı ve önemi var; şu: Şairin sağlığında kendisinin seçtiği ve kitaplaştırmayı istediği siirlerdi bunlar. Simdi bu şiirlerin tekrar baskısını yaparken, Yeditepe'nin arşivinde 39 yıldır uyumuş olan daktilolu manüskri de kitaba eklendi. Ustanın şiirini ve üzerinde, yayım aşamasında dahi ne tür değişikliklere yer verdiğini görmek isteyenler için çok özel bir baskı sayılır bu kitap. Kısaca söylersek, şiirini yapıtının tamamına yaymış, ama sayıca "az" şiir yazmış olarak görülebilecek bir ustanın, (ki, bir mutlak avcısından daha çok sayıda şiir beklemek aslında haksiz bir beklentidir) Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Şiirler'i; ânın uçuculuğuna, aninin kalıcılığına çakılmış otuz yedi "mavi" şiir.
Tadımlık
NE İÇİNDEYİM ZAMANIN
Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpâre, geniş bir ânın
Parçalanmaz akışında.
Bir garip rüyâ rengiyle
Uyuşmuş gibi her şekil,
Rüzgârda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil.
Başım sükûtu öğüten
Uçsuz, bucaksız değirmen;
İçim muradına ermiş
Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık
Olmuş dünya sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim.
SABAH
Serin rüzgârlara pencereni aç!
Karşında fecirle değişen ağaç,
Bak, seyret ağaran rengini ufkun
Mahmur gözlerinde süzülsün uykun.
Bırak saçlarınla oynasın rüzgâr,
Gümüş çıplaklığı bir başka bahar
Olan vücudunu ondan gizleme.
Ne varsa hepsini boyun, saç, meme,
Esîrden dudaklar okşasın sevsin
Mademki geceden daha güzelsin!
YAVAŞ YAVAŞ AYDINLANAN
Yavaş yavaş aydınlanan
Bir denizaltı âlemi,
Yosunlu bir boşluktan
Çekiyor kendine beni.
Bir yıldız uzaklığında
Uyanıyor birer birer
Ürkek bulanıklığında
Zamanı bölen şekiller.
Ey sükûtun bir nefeste
Yaktığı billûr âvize!
Bu esrarlı müselleste
Gökler yakınlaştı bize...
Aydınlığın hendesesi
Sonsuzluk bahçendir senin;
Dinleyin geliyor sesi
Arılarla böceklerin!
Bilirim kimse içemez
Üstüste aynı pınardan,
Bir veda gibi her nefes
Alışılmış kıyılardan.
Hangi güvercin kanadı
Köpükten çırpınışında,
Bu sarayı tamamladı
Her tesadüfün dışında;
Ve hangi el boş geceden
Uzattı bu altın tası,
Sızdıkça bir düşünceden
Günlerin kızıl meyvası?
Ey eşiğinde bir ânın
Durmadan değişen şeyler!
Başucunda her rüyânın
Bu aydınlık oyun bekler...
BENDEDİR KORKUSU
Bendedir korkusu biten şeylerin
Çelik gagasında fecri taşıyan
Mavi Kartal benim...
Pençelerimde
Asılmış bir zümrüt gibidir hayat
Sonsuzluk ısırır güzel kavsimde
Susamış bir ceylân gibi zamanı!
ŞİİR
Sarışın buğdayı rüyâlarımızın,
Seni bağrımızda eker, biçeriz,
Acılar kardeşin, teselli kızın,
Zengin parıltınla dolar gecemiz.
Sükûtun bahçesi tılsım ve pınar
Yıldızdan cümlesi karanlıkların;
İklimler dışında ezelî bahar,
Mevsimler içinde tükenmez yarın.
İçimizde sonsuz çalkanan deniz,
Gülümseyen yüzü kaderin bize,
Yıldızların altın bahçesindeyiz,
Ebediyetinle geldik dizdize.
UYANMA
Bu akşam, bu tenha saati ömrün,
Uzak servilerin arkasında gün.
Bu güneş döşenmiş bahar bahçesi,
Suyun uzaklaşan, yaklaşan sesi.
Ve yanık türküsü dalda bülbülün
Ateşten çemberi üstünde gülün.
DENİZ UFKUNDA
Deniz ufkunda batan güneş
Ve keskin çığlığı kuşların;
Rabbim bu uğultu, bu ateş
Ve bu ümitsiz uçuşların
Doldurduğu akşam havası,
Akşamın mercan dallar gibi
Suda olgunlaşan rüyası...
SABAHA KARŞI
Bir kadın başı duvarda
Uzanmış süzüyor beni,
Ve gülünç kuşlar dallarda
Kırpıyor kirpiklerini.
Eriyen parmaklarımda
Mumyalanıyor aydınlık
Sesler çınlıyor alnımda
Hâfıza gibi dağınık.
Yüzler asılı dallarda
Küçük, sıska, kandil yüzler,
Onlar ağlıyor kemanda
Ve üzüntü dolu gözler.
Bir kadın başı duvardan
Uzanmış gülüyor bana,
Gülüyor ta uzaklardan
Sabahın boş aynasına. |