Kitap Tanıtımı |
Şiir ile din işaret ettiği metafizik gerçek bakımından ortaklık gösterir. Metafizik gerçeğin kalıcılığı, içimizdeki tanrısal olanın sürekliliğiyle ilgilidir; içimizdeki gerçek ölümsüzdür, şiir de bu metafizik gerçeği eline geçirirse ölümsüz gerçeği eline geçirmiş olur. Ama insanın bir metafizik çevresinde şâir olabilmesi, yani büyük şâir olabilmesi yine de tabiatın iç itilimiyle mümkün olur; bu ölçütümüzü bütün şâirlerimize uygulayabiliriz. Metafizik alanlara yöneliş şâirin kendinden, Beninden acı çekmesiyle mümkün olur. O zihni de aşmak ve mânevi alana, yani ruhun bulunduğu derinliklere inmek zorundadır. Aksi halde İkinci Yeni şâirlerinin yaptıkları gibi şiir zihinle birlikte beş duyu verilerinin işlenmesine yönelik yeni anlatımların ve teknik becerinin eseri olur; içinde onu alevlendiren, ruhtan yoksun, bizi bir an için şaşırtan bir ürün ortaya konur, ama şaşırmak ve hayran olmak aynı şey değildir. Bir şâir ancak kendini aştığı, beş duyunun dışındaki metafizik gerçeği eline geçirdiği oranda değerli, yani kalıcı olabilir. Onun için Adorno şiirde kalıcı yan bizim bilincimizdeki yan değildir, o trans halinde yakaladığımız ve yakalanması bir tabiat itiliminin gücüyle mümkün olan gerçektir demiştir. |