Kitap Tanıtımı |
Şiir: Seher vakti kovanından çıkan bir işçi arı, kilometrelerce uçarak binlerce çiçeği ziyaret eder. O gün hangi çiçekten işe başladıysa akşama kadar o çiçek ailesinden başkasına konuk olmaz. İlkbahardan sonbahara kadar her gün aynı işi yapması arının şiirinin kaba inşası, bütün petekleri doldurup bize bal olarak sunması ise arının şiiridir. Bir şairin yüreğine düşen söz şimşeği, başıboş bulutları aşılamak için yola çıkar. Gökte gözüne kestirdiği bulutları, hatta onların akraba ve hısımlarını toplar. Nereye, ne zaman bir rahmet olarak yağacağını kestiremez ve kelimelerin içlerini doldura doldura gökte dolaşmaya başlar. İşte bu yürüyüş ilhamın şiire yürüyüşü, kelimelerin ete kemiğe bürünmesi ise şairin şiiridir. Şair: Her akşam dilini en güzel kelimelerle yıkar. Geceyi hem dinlenme hem de ilham kuşlarının yayılım vakti olarak değerlendirir. Bir güzele bakarken sağ omzundaki kameranın gözüyle bakar, çirkin hiçbir şey kayda girmez. Acının, hüznün, zulmün, açlığın rengine, cinsine ırkına bakmaz. Mehmet Akif’in “Adam aldırma da geç git, diyemem, aldırırım / Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!” dizelerini kendine ilke edinir. Şair, “Beni alkışlasınlar, yazılı ve görsel medyada devamlı benden bahsetsinler; devletin en büyük edebiyat nişanı bana verilsin, yaşarken heykelimi diksinler.” demez. Şair, aşkı gönlünden tenine doğru yolculuğa çıkarmaz. Aklının ve kalbinin terazisinde darası alınmış sözleri tartarak gönül sofralarına sunar. “Söz gümüşse, sükût altındır.” demiş atalarımız. Şehirlere göre sükûtun da bedestenleri vardır. Oraya bezirgânlar giremez. Buraya her gelen ancak nasibi kadar altın alabilir. Hiç kimse gönlünde getirdiği demire gümüş, bakıra altın kaplattırmayı aklından dahi geçirmez. Söz hileyi eritince şiir şairinin kalbine doğru yürür. (Tanıtım Bülteninden) ) |