Kitap Tanıtımı |
Şiddet ve Medenilik, siyasetin şiddetle kurucu ilişkisinin hukuk,
kurumlar ve ideoloji tarafından düzen içine sokulamadığı; aşırı şiddetin
normalleşmiş şiddete dönüştürülemediği farklı bir sahne üzerine
düşünmeye davet ediyor. Vahşetin topografisini çıkarmaya çalışıyor.
Bu alanda kimlik sayıklamaları, imha, kanunun intikamı gibi aşırı öznel
biçimler; kapitalist aşırı sömürü; yaşamın bir atık olarak üretilmesi ve
ortadan kaldırılması gibi aşırı nesnel biçimler üst üste geliyor. Balibar,
bu alan üzerine düşünürken, siyaseti şiddet karşıtı olmak olarak
tanımlayabilecek farklı medenilik stratejilerini karşılaştırıyor.
Marxın ve Marksistlerin siyaset ve şiddet ilişkisi konusundaki
tavırlarını eleştirmeyi bu düşün faaliyetinin merkezine yerleştiren
Balibar, sorunu, Hegelden Clausewitze uzanan bir soykütüğü
içinde, Carl Schmittin egemenlik kavramını sorgulayarak ele alıyor.
Toplumsal dönüşüm ve özgürleşmenin gerçek koşullarını tespit
etmeye çalışırken, aynı zamanda bir devrim medeniyetinin varoluş
sorununu aydınlatmayı hedefliyor. Siyasetin, Rosa Luxemburgun
1914te öngördüğü barbarlığa dönüşmemesi için medenilik ve
devrimin, Lenin ve Gandhinin buluşmasının, yani zıtların birliğinin
vazgeçilmez gereğine işaret ediyor.
İsyanın kötü yola sapması riskinin isyan etmemek için hiçbir zaman
yeterli bir neden olmadığını savunan etik karardan hareketle,
siyasetin trajik cephesi bir trajedi siyasetine dönüşebilir, diyerek bizi
uyaran Étienne Balibara göre, bugün siyasetin önündeki esas sorun
kanaat/inanç etiği ile sorumluluk etiğinin demokratik olarak nasıl
paylaşılabileceğidir. |