Kitap Tanıtımı |
Bugün Şeytan denince, korkunç bir yaratık geliyor gözümüzün önüne. Oysa Rönesans sanatçıları onu çok farklı görüyorlardı. Şeytan, boynuzları, kuyruğu ve tırmığıyla sanatçının imgelemine düşmeden önce tebdili kıyafet geziyordu. Ancak VI. yüzyıldan XVI. yüzyıla kadar resimlenmiş el yazması kitaplarda, resimlerde heykellerdeki Şeytan temsili, zamanın teolojik ve politik tartışmalarına bağlı olarak değişikliğe uğradı. Resimlerde belli bir Şeytan modelinin olmayışı, Mezopotamya´ya ait ve klasik figürlerin yanlış yorumlanması, kilisenin sapkınlara karşı değişen tutumu, Şeytan´ın temsil ediliş biçiminde belirleyici oldu. Peki ama kılıktan kılığa giren bu yaratık kimdir gerçekte? Neden hep erkek olarak çiziliyor? Tanrı´nın düşmanı mı, vekili mi? Tanrı´nın evrensel cez sistemini yöneten etkili bir hizmetçisi olmasın? Neden hiçbir zaman cehennemde acı çekerken resmedilmemiştir? Belirleyici özelliği olan alev alev saçlarının ve işkence aletlerinin kaynağı nedir? Şeytan, ortaçağ ve Rönesans sanatında bir gösterge olarak kalmıştır, hiçbir zaman sanatsal bir simge olmamıştır, diyor Luther Link bu kitabında. Soljenitsin ise, Shakespeare´de kötü karakterleri frenleyen, ideolojilerinin olmayışıdır, diyor. Tıpkı ideoloji yoksunluğunun şiddeti meşrulaştırması, dehşetengiz olayların insana doğal gelmesi gibi, Şeytan da Hıristiyan kiliselerinin Haçlı seferlerini haklı göstermiştir. Yoksa Şeytan kilisenin ideolojik bir silah olarak ürettiği bir figürden mi ibarettir? Hayır, o gerçek. Batı uygarlığının bir parçası. Belki de Şeytan´ın bizi bu denli ilgilendirmesinin nedeni, Tanrı´yı, Tanrı´nın onu tanımladığı gibi, aynı kesinlikle tanımlaması. Ya da Joseph Conrad´a kulak verecek olursak: "Doğaüstü bir kötülük kaynağına duyulan inanç gereksizdir, zira insanlar kendi başlarına her türlü kötülüğü yapmaya muktedirdir." |