Kitap Tanıtımı |
Yaşam bir yolculuktur. Uzun veya kısa. Verimli, yararlı, sağlıklı, anlamlı, coşkulu geçen anlar veya yıllar olduğu gibi bitkin, yorgun, çekilmez, hüzünlü, fırtınalı, acılı günleri de yaşarız. Birlikte veya ayrı Anlamın sağladığı çoğalma bize azim ve istek verir. Bilinçli seçimlerimiz bizi yüreklendirir. Çünkü sonuçlarına katlanmasını biliriz. Suçlayıcılar veya suçlanacaklar aramayız. Ancak sonuçları bazen bizleri krizlere sürükleyebilir. O zaman yalnızlığımızı ve yükümüzün ağırlığını daha iyi anlarız. Labirentlerle döşeli yolculuğumuzda aydınlığa ve hedefe ulaşmak her zaman olası değildir. Bakışımız ve beklentilerimiz bizi sürükler, alıp götürür. Ne oldu, neredeyim, nasıl sorularına yanıt vermeye fırsat bulamadan kendimizi umulmadık yerlerde ve durumlarda bulabiliriz. Bu durum ruhsal dünyamızda çok farklı duyguların oluşmasına yol açabilir.
Çelişkilerle iç içe yaşarız. Farkında olmadan. Bu yaşam biçimini itiraf etmekten korkarız. Kendimizle hesaplaşmayı amaçlayan itirafların doğruluğuna inanırım. Bu bir ruhsal boşalma ve rahatlamadır. Ancak başka insanların yaşamlarını altüst edecek, değiştirecek, birlikte yaşanmışlıkları, paylaşılanları ve geçmişi kötülemeyi veya açıklamayı amaçlayan, üçüncü bir kişiye yapılan boşalmaların bir çözülme olduğuna inanırım. Ahlaksızca Düşürülmüş, parçalanmış, oluşmamış kişilik Bir psikolojik vakıadır. Bu tür itiraflar korkutucu, ürkütücü ve yaralayıcıdır. Uzak durmalı kişilikli birisiİnsanları izliyorum, yazıyorum. Sonu bir yitiriş, yok oluş, kayboluş olan yaşamın anlamını ve gizlerini çözmeye çalışıyorum. Niçin sorusu beynimin her hücresini kemiriyor. Her acıdan veya sevinçten sonra bu soruyu soruyorum. Çoğu kez anlamını çözemeden etrafıma bakışlar fırlatıyorum. Yaşamın garipliklerini hangimiz dürüstçe tepkilerle anlamaya çalışıyoruz. Hayır, hayır Hiçbirimiz. Ardına saklandığımız ve sığındığımız, açıklamak ve anlamakta zorlandığımız, içini boşalttığımız sözcük veya kavram oyunlarıyla durumu geçiştirmeye çalışırız. Bir sonraki oyuna kadar
Her oyun bir aldatmaca mı, aldatma mıdır? Bilemiyorum. Algılayışımızın düzeyine bırakıyorum. İçimiz kan ağlarken zoraki gülümsemek zorunda oluşumuz bir aldatma değil midir? Veya coşku sularında yüzerken aniden sönükleşen, içe dönen varlığımız bir aldatmaca değilse nedir? Sözcükleri ve kavramları da aynı oyuna alet ederiz. Bu oyun sanal değil, gerçek. Hepimiz her gün bu oyunu oynayan figüranlarız. İtiraf etmekten çekindiğimiz
Yaşananlar iz bırakır yüreğimizde Ancak bırakılan her iz veya acı ebedîleşmez yaşamımızda. Giderek sanallaşan yaşamımız beni ürkütüyor, korkutuyor. Yalan gerçeğin yerini almış gibi geliyor. Söylemeye çekindiğimiz, itiraf edemediğimiz gerçek bu olsa gerek İnsanlığın birbirine bıraktığı ve itiraf edemediği en büyük miras bu olmalı diye düşünüyorum.
Bazen yazma isteğim yok oluyor. Emeklerimin boşa gittiği duygusuna kapılıyorum. Biliyorum, yanlış. Gereksiz bir kuruntu. Öyle de olsa kuşkular beynimi kemiriyor. Dışarıdaki yaşamla aramda setler var. Aşamıyorum. Yakınındaki veya uzaktaki insanların giderek sıradanlaşan ilişkilerinin ve alışkanlıklarının sıkıcılığı beni rahatsız ediyor. Sürekli değişiklikler ve küçük tuhaf farklılıklar yaşama tat katabilir. Arada deniyorum. Ancak, düşüncelerimin yansıması ve boşalması olan ürünlerimin de kendimi yeterince ifade edememenin kaygısını taşıyorum. Beğeni konusunda hiçbir endişem yok. Benim hayal, kurgu, düş veya gerçek dünyamdır.
Kimseyi yargılamak, suçlamak amacında değilim. Yaşam bunu yeterince yapıyor. Kendimle ve yaşamımla hesaplaşıyorum, kimseyle değil. Yaşamımız ne kadar sıradan olursa olsun, gizemler sunar. Ben, bu gizemlerden kaliteli ürünler ortaya çıkarmayı amaçlıyorum. Yeteneğim konusunda endişeli oluşum, ifademin yetersiz kalmasıdır. Siz değerli okurlarla paylaştıklarımın, yaşamımızın kesitleri, beklentileri, pişmanlıkları, itirafları, gizleri ile örtüştüğüne inanıyorum. Sıradan bir anlatımla edebi bir sunumun elbette farklı olduğunun bilincindeyim. Öyle olmasaydı, edebi bir tarz arayışı içerisinde olmazdım.
Denemeler yazmak ilginç geliyor. Yazılan her sözcüğün dipnot niteliğinde de olsa kalıcı ve değerli bir miras olduğuna inanıyorum. Elbette ki hepimizin izler bırakması, notlar düşmesi, yetenekli olması düşünülemez. Yazma uzun soluklu bir serüvene benzer. Bilgimiz, birikimimiz, nefesimiz ölçüsünde bu yolculukta yer alabiliriz. Giz dünyamızda yaptığımız gezintilerin derinliklerinde dolaşırken ıstıraplarımız, hüzünlerimiz azalıyor da coşkularımız ve sevinçlerimiz çoğalıyorsa anlamlı olur, yaşamı ve gizemi çözmek. Bunun için de derinden hissetmek gerekir. Ayrıca duygularımız ve davranışlarımız arasındaki uyum, güçlükleri aşmamızda bize enerji verir. Pozitif enerji coşkumuzu, sevincimizin çoğalmasını sağlar. Ruhumuzun karanlıklarında gizlenmiş ışığın parlamasına yol açar. Burukluklarımız, kaygılarımız azaldıkça düşüncelerimiz ve duygularımızdaki kayganlıklar ortadan kalkar. Karşımızdakini kırma, üzme kaygısıyla yutkunarak ifade etmeye çalıştığımız düşüncelerimizin berraklaştığını hayretle görürüz. Geçmişte aynı cesareti ve açık sözlülüğü gösterememenin üzüntüsünü yaşarız. İnsanileşme üzerinde beynim yoğunlaşıyor. Çevremdeki olaylardan sonuçlar çıkarmaya çalışıyorum. Karamsar yanıtlarla bunalıyorum. Umutsuzluk beni derinden sarıyor. Boş vermişliğin egemen olduğu yaşamın ve düşüncenin etkililiği beni ürkütüyor. Öyle olmasaydı, bu kadar kötülük, zulüm, kan, şiddet, gözyaşı olur muydu? Aman dilenen çığlıklar her yerde dinmeden yükselir miydi?
Bedduaların haykırışları duaları bastırır mıydı? Ağıtlar coşkulu türkülerin yerini alır mıydı?
Beynimin yorgunluğunu insanlara umut saçarak gidermeye çalışıyorum. Yaşam sevinci Bir tutkunun ötesinde bende, yerleşen bir duygu... Ölüm sonrası vaat edilen cennetin yeryüzünde yaratılması kaygısı Ardından kalıcı izler bırakmadan son yolculuklarına uğurlanan kalabalıkların kaygısız yaşamları Dert ediniyorum kendime, çözemediğim bir kaygı. Yüzüne baktığım her insanın derinliklerinde gizlenmiş hüzün çizgilerinin silinmesini arzulamak dışında, şimdilik, elimden bir şey gelmiyor. Çaresizim. Bu durumdan rahatsızlık duyuyorum. Üzülüyorum. |