Kitap Tanıtımı |
"Sözcüklerin giyinik olduğunu ve bunun da söylemek istediğimi bulandırdığını fark edip 1970 sonlarında, bundan kurtulmaya çalıştım. Örneğin, "Üstümüzdeki bu ağır güneş / eziyor bizi" desem, hemen güneş giyimli haliyle çıkıyordu karşıma: Erk demekti güneş, örneğin ve bu dizeler erkin bizi ezdiğini söylüyordu, (...) oysa ben güneş dediğimde sadece ama sadece o gündüzü oluşturan gök cismini ama sadece onu demek istiyordum. Bunu şiirin bütününü yalınlaştırarak sağlayabileceğimi fark ettim bir noktada. Ve adım adım, korka korka yöneldim yalınlığa çünkü iyi denetlenmemiş bir yalınlığın basitliğe kolaylıkla kayabileceğini seziyordum. Ancak şu da var: Yalınlaştıkça, sözcükleri üzerlerine sıvaşmış tarihsel yüklerinden soydukça, onların bir başka çok daha köklerine inen bir yoğunluk kazanmaya başladıklarını da fark ettim. Yalınlık, çok katmanlı yorumlamalara engel olmuyor, aksine, bu tür yorumlar yapmaya kışkırtıyor sanırım. Neyse ben yalınlık ardındaki sözcükleri soyma ardındaki çalışmalarıma devam edeceğim. Nereye kadar? Bilmem, sessizliği, mutlak sessizliği bulana dek belki de." |