Kitap Tanıtımı |
İslam düşüncesinin hâlâ hakkıyla yazılmamış olan tarihi, pek çok popüler ders kitabında telkin edildiğinin aksine, Gazzâlî ile donup İbn Rüşd ile noktalanmamıştır. Aslında, seleflerine olan borcunu unutmaksızın, İslam düşüncesinin Gazzâlî sayesinde yepyeni bir ivme kazandığını söylemek çok daha az yanlış olurdu. Ardından Fahreddîn Râzî ile beraber İslam düşüncesinde yeni ve birçok açıdan daha kuşatıcı sayılabilecek bir dönem tam anlamıyla açılacaktır. İbn Sînâ, Gazzâlî, Sühreverdî, Râzî ya da İbn Arabî gibi büyük öncülerin etkisinin özümsendiği onüçüncü ve onbeşinci yüzyıllar arasındaki yaratıcı ve toparlayıcı süreç boyuncaysa, daha sonraki Müslüman alim ve düşünürlerin temel referans çerçevesini oluşturacak olan klasik eserler kaleme alınır. Bu referans çerçevesinin İbn Teymiyye çapında çok az nitelikli muhalifi çıkacak ve İslam düşüncesinin ana hattı, modernleşme etkisi altında şu veya bu ölçüde dağılacağı günlere kadar, işte bu eksen üzerinde ilerleyecektir. Kısacası, eğer İslam düşüncesinin geçmişinde bağışlanamaz bir günah ya da eşsiz bir fazilet bulmak istiyorsak, bakmamız gereken ilk yer söz konusu yüzyıllarda kaleme alınmış ve daha sonraki alim ve talebe nesilleri tarafından düzenli olarak okunup yorumlanmış bu klasik eserlerdir.
Belirli bir ilim formasyonu ve irfan derinliğine sahip her Müslümanın, yani bugünkü tabirle bütün Müslüman entelektüellerin yüzyıllar boyunca muhakkak okumuş ya da okutmuş olduğu bu metinlerin en başta gelenlerinden biri, hiç kuşkusuz, Seyyid Şerîf Cürcânînin Şerhul-Mevâkıf fi İlmil-Kelâmıdır. Muahhar İslam düşüncesini karakterize eden tahkîk tavrını uygulamaya koymaktaki üstünlüğü nedeniyle olağanüstü rağbet görmüş olan metin, aynı zamanda ve bundan dolayı, İslam düşüncesinin yazılışını önceleyen dönemleri için bir kılavuz ve sonraki dönemleri içinse bir anahtar niteliğindedir. |