Kitap Tanıtımı |
"...ağlamak uğradığımız felaketlere karşı vücudumuzda kalan gücün çığlığıdır. ağlayamadığımız zamanlar, bizde o gücün de yok olduğu zamanlardır ki, onun yerine geçen etkili sessizlik, en şiddetli acının yarattığı göz yaşlarından daha yakıcıdır."
"...artık kaçacak, artık firar edecek... fakat gecenin devlere mahsus müthiş azametli siyah kanatlarının altı böyle küçük bir mahluk için güvenli olamaz. gidecek ama nereye... kendince meçhul olan bir kuvvetin şevkiyle bir şey arayacak. kendisinin haberi olmadan ayaklarının rehberliğiyle ve delaletiyle bir yere gidecek. kendisini güvende hissedebileceği, insan gibi davranılacağı bir sığınak arayacak. eziyet edilmekten, dayak yemekten kurtulmak, teselli edilmek kucağına atılıp ağlamak için annesini bulacaktır..."
Sergüzeşt, Sami Paşazade'nin en kayda değer eseridir. Roman, Dilber adlı esir kızın hikayesini anlatır. Kafkasya'dan getirilen Dilber'in İstanbul'da bir aileye satılmasıyla olaylar başlar.
Sergüzeşt, diğer Tanzimat romanları gibi yalın bir olay etrafında kurulmuştur. Yazar bu basit olay örgüsü içinde, esirliğin insanlık dışı bir davranış olduğunu ve insanda iffet ve ruh güzelliğinin, zenginlik ve mevkiden daha önemli olduğunu savunur. Dilber'in çektiği acılar dile getirilirken, cariyeli, köleli bir konak hayatı da başarıyla verilir.
* 3 saat 25 dakika |