Kitap Tanıtımı |
Yalnızca dalga sesleri ile kuş cıvıltıların duyulduğu bir deniz kenarındasın. Ayağın kuma basıyor, üstünde seni sıkmayan birer şort ve gömlek. Güneşin deniz ile birlikte muhteşem görüntüye sahip olduğu ikindi saatleri. Hava ılık, gökyüzü ne sarı ne turuncu ne lacivert ne mavi... Onun gülüşü gibi taçlandırıyor yıldızlar gökyüzünü. Sağında uçsuz bucaksız deniz, solunda alabildiğince farklı tonlarıyla yemyeşil orman. Önünde ise sana doğru koşan bir papatya...
Ah papatya... Şiir gibi gelecek sana, en başta gözleri. O kadar gözlerini alamayacaksın ki gözlerinden, konuşmaya başlayacaksın onunla:
"Denize nazır o güzel ormanları gözlerine dizmişler"
Utanacak, gülümseyeceksin. Utanacaksın, gülümseyecek. Yüzler de biraz kızaracak. Bilirsin ben kızarmış severim, yanaklarını. Dudaklarınla az bir ton farkı olmalı ama, deniz ile gökyüzü gibi.
Deniz; yanakların, denize nazır o güzel ormanlar ise gözlerin. Ki keza denize nazır toprak bilirim saçlarını. Dalgalıyken, sahilde bir kumsal; düzken bir papatya bahçesi. Seni severken ise şiir gibidir saçların. Her teli farklı bir dize. Ediplerden, Özdemirlerden, Sabahattin Alilerden ve nicesinden alınmış birkaç dize...
Bunları düşünürken aptalca gülmeye başlıyorsunuz. Sarılıyorsunuz, ama bu sarılma öncekiler gibi değil. Biraz daha sıksan kemikleri kırılacak derecesinde bir sarılma.Gözlerinizden mutluluk gözyaşları dökülüyor. Hissedip onun da gözlerine bakıyorsun. O da birkaç damla gözyaşı dökmüş. Ellerini bir mendil misali yapıp gözyaşını silerken birkaç kelam söylüyorsun:
"Senin için açtım kalbimde kapanmayacak tek sayfa, çünkü sensin benim olan mısralarımda" |