Kitap Tanıtımı |
Tarihin ana ırmağı büyük şehirlerin vadisinden akar. Bu akışın uygarlık dediğimiz birikimleriyle örülen büyük şehirlerin çevre ve hayat dokusunda dünyanın, insanlık durumlarının her değişimi bir öncekiyle örtüşür ve bize bir tarih içinde, onunla birlikte oluştuğumuzu anlatır. Bunlar, birleşerek varoluş maceramızı oluşturan ayrı anlatılardır, büyük şehirlerin kimliğidir. Büyük şehirler, akışın yer değiştirdiği ya da kabardığı anlarda tıpkı canlı bir varlık , hatta insanın kendi gibi zaman ve tarihte olan ilişkilerini yeniden kurabilmek için "mücadele" ederler. Bu, sarsıntıların, altüst oluşların yeni bileşimlerle yüklü olduğu bir geçiş dönemidir. Şehirlere bu sürecin aynasından bakmak, hayatlarının en önemli kesitinde onlara yaklaşmak, sadece tarihe daha yakından tanıklık etmek değil, bir kutlama, bir felaket ya da veda anında bir dostun yanında olmaktır. Bu dizimizde böyle bir ilgi ve yakınlığı çoktan hak etmiş olan şehirlerin hikayeleri yeralıyor.
Bizans ve onu izleyen kısa bir Venedik yönetiminden sonra, dört yüzyılı aşkın bir süre Osmanlı yönetiminde kalan Selanik, sadece kozmopolit bir Balkan liman şehri değildi. Şehre hakim rengini veren, büyük bir seferad Yahudi cemaati burada yaşıyordu. 1850´den sonra Selanik, Osmanlı İmparatorluğu´nun en canlı merkezi oldu. II. Meşrutiyet´in ilanıyla sonuçlanacak süreç burada başladı. Bu kitapta Selanik´in "altınçağı" olan dönem ve bu dönemin sona erişiyle ilgili farklı bakış açıları, değişik kesitler bulacaksınız.
(Arka Kapak) |